Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kriz ve Terör Dönemlerinde Geniş Gruplar ve Liderleri

Körü Körüne İnanç

Vamık Volkan

Körü Körüne İnanç Gönderileri

Körü Körüne İnanç kitaplarını, Körü Körüne İnanç sözleri ve alıntılarını, Körü Körüne İnanç yazarlarını, Körü Körüne İnanç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Herkesin aklına gelen ilk isim. :)
Saplantılı liderler, bürokratik yönden akılcı görünseler bile, saldırgan (psikanalistler bunlara "sadist" der) dürtülerine karşı sürekli bir mücadele vermeleri gerekmektedir. Bir liderin saplantılı yapısı aşırı boyuta vardığında, kişileri ve olayları denetleme yönündeki sürekli gereksinim -ve bu denetimin kaybı olasılığının yarattığı endişe- karşıt etkiyle, ilk anda ona güç sağlayabilir. Böyle bir lider, kontrolü elinden kaçırdığı zaman saldırganlaşabilir ya da çöküntü içine girebilir.
Psikanalistler olarak bizler, eğer kendimizi sadece tıbbî ve klinik konuma sınırlarsak, sözgelimi kolektif davranışlarla, sa­vaş psikolojisiyle ilgili araştırmalar bizim katılımımız olmadan ilerleyecektir. Analistlerin araştırmanın gidiş biçimine etkin herhangi bir katkısının olmaması ve de bu gidişata etkin bir bi­çimde itirazda bulunmamaları durumunda, bunun analitik bul­guların ve kuramların daha da istismar edilmesi sonucunu do­ğuracağı tahmin edilebilir.
Reklam
Kötücül bir liderin kırk yıl kadar bir süre yönettiği Amavutluk’u yakından inceleme olanağını bulmuştum. Liderin ölümün­den sonra Arnavutluk’ta kaotik, lidersiz bir gerileme ortaya çık­ tı ve toplumsal ilerlemenin başlaması, pek çok zorlukla karşılaş­tı.
O halde şurası açıktır ki, kötücül narsisistik liderler, çevrele­rinde bir “cam fanus” haline gelerek güçlü liderin uzantıları ola­ cak ve böylelikle özsaygılarını sürdürecek “arkadaşlar”a gerek­sinim duymaktadırlar. Onlar da, liderin büyüklenmeci özbenliğinin güvende olduğu ve sarsılmayacağı yanılsamasını koruması­na yardımcı olurlar.
Atatürk şuna inanıyordu: “Kötü bir aile yaşa­mı, toplumsal, ekonomik ve politik alanlarda kaçınılmaz bir za­yıflamaya yol açar. Aileyi oluşturan erkek ve kadın öğeleri, do­ğal haklarına tam anlamıyla sahip olmalı ve aile açısından üstle­rine düşen yükümlülükleri yerine getirebilecek bir konumda ol­malıdırlar.”
Osmanlı yönetimi boyunca evlilik, boşanma ve miras konulannda uygulanan İslam hukuku, kadınlar açısından çok elverişsizdi.
Reklam
ciddi bir soru sora­cağım: “Bir politik liderin kişiliği, geniş grup ritüellerinin ve bunlarla ilgili insanlık koşullarının zehirlenmesinde ya da iyileş­tirilmesinde önemli bir rol, bazen de anahtar bir rol oynamakta mıdır?”
Kısaca­sı, uygarlığın evrimini ilerletmek için çalışıyoruz. Kuşkusuz ki tehlike, teröristlerden gelmektedir. Bunu anlamamak için sağır ya da kör olmak lazımdır. Fakat tehlikeye karşı salt üstbenlik tepkisi, uygarlık açısından bir kez daha rayından çıkmıştır.
İnsan gruplan arasındaki çatış­malara “Tanrılar” karıştırıldığı takdirde trajedi gerçekleşmekte­ dir. Çünkü “Tanrılar” pazarlık yapmaz, “kötü”nün yok edilmesi­ne izin vermektedirler.
Her şeyden önce bin Ladin dünyayı, Batı’nın zaferleri karşısında altüst ol­muş bir biçimde algılamaktadır. Kendisini aşağılanmış hissetti­ğini açıkça söylemese de, klinik uygulamadan biliyoruzki, ma­dalyonun bir yüzü intikamcılık ise, diğer yüzü aşağılanmadır.
Reklam
Bin Ladin’in topluluğa hitaben söylediği şeyler, klinik uygulamalardan tanıdığımız, mutlakçı, patolojik intikamcı bir kişinin hemen hiç değişmeyen psikolojik örüntüsünü yansıtmak­tadır: “Kindar, bağışlayıcı olmayan, vicdansız, acımasız, aman­sız ve katı... saplantılı bir intikam amacı için yaşayan
Bana göre terörist hüc­relerinin liderleri olmaya çalışanlar, kendi kusurlu kimlik biçim­lenmelerinden ötürü, kişisel kimliklerini yatıştırmak için etnik kimliklerini kullanmaya çalışıyorlardı.
1997 yılında yayınlanan Bloodlines: From Ethnic Pride to Ethnic Terrorism (Kan Bağı: Etnik Gururdan Etnik Teröre) ad­lı kitabımda, etnik terör liderleriyle ilgili olarak elde ettiğim önemli bir veriyi anlatmıştım. Göründüğü kadarıyla çocukluklarının ilk döneminde zihinsel ya da fiziksel olarak istismara uğrayanlarının sayısı anlamlı derecede çoktu.
Tarihçi Bemard Lewis’e göre, Batı’yı düşman ile özdeşleşti­rerek, İslâmî köktendincilik, Müslüman kitlelerin geleneksel de­ğerlerini ve bağlandıktan şeyleri değersizleştiren ve en ni­hayetinde kendilerini inançlarından, özlemlerinden, onurlarından yoksun bırakan ve hatta yaşamlarını sürdürme koşullarından uzaklaştıran güçlere karşı duyduğu amaçsız ve biçimlenmemiş öfke ve hınç duygularına bir amaç ve biçim kazandırmıştır.
Aşırı köktendinci gruplardaki arınma ritüelleri en yıkıcı öğe­ler olabilmektedir. Çünkü İlâhî bir güç tarafından verilmiş geniş grup kimliğinin arındırılmasına “izin vermekte”dir ve de arındır­ma ile yıkıma uğratılan (kişi ve/veya şeyler) şeytanın protosembolleri olarak algılanmaktadır.
131 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.