Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Köy Enstitüsü Yılları

Talip Apaydın

Köy Enstitüsü Yılları Sözleri ve Alıntıları

Köy Enstitüsü Yılları sözleri ve alıntılarını, Köy Enstitüsü Yılları kitap alıntılarını, Köy Enstitüsü Yılları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Okul yaşamın bir parçasıydı. Biz karada yüzme talimi yapar gibi hazırlanmıyorduk, bizzat hayatı yaşıyorduk, hayatın bütün gereklerini yerine getiriyorduk.
Sayfa 21 - Literatür yayınları
İlerde bu ağaçlar sizin olacak. Herkes kendi ağacını sulayıp büyütecek.
Sayfa 14 - Literatür yayınları
Reklam
Bazen içimde ağrılar duyardım, neyi benimsemeli, neyi tutmalı, şu tarafa mı gitmeli, bu tarafa mı? O yaşlarda kaç yol ağzında şaşkın kalıyor insan. Ama el yordamı ile de olsa yavaş yavaş buluyorduk, yolumuzu seçiyorduk.
Sayfa 137Kitabı okudu
Bir kere biz öğrenmek, yetişmek susuzluğu içindeydik. Öyle bir yerden gelmiştik ki, çalışıp adam olmak gerektiğini ta iliklerimizde duyuyorduk. Karanlığın acısını çekenlerin çocuklarıydık.
Sayfa 126Kitabı okudu
Eğitim, üretim, gelişim...
Öyle bir canlılık, bir iş sevgisi yaratılmıştı aramızda. Tembel insan anlamsızdı. Kaytaran, dalga geçen arkadaşlarımız sevimsizdi. Sadece çalışkan ve dürüst kişi değerliydi. Konuşmalarda, davranışlarda hep bu gerçek ortaya konulurdu. Tembelliğin yergisi, çalışkanlığın övgüsü yapılırdı. Kişiliğimiz bu anlayış içinde biçimleniyordu.
Sayfa 23
Bize sık sık şu fıkrayı anlatırlardı: Bir müzisyen, bir flozof, bir doktor, Afrika'nın ortasında zencilere esir düşmüşler. Zenciler kabile başkanının çevresine toplanmışlar, bunları yiyecekler. Müzisyen el kol hareketleriyle kendisinin müzisyen olduğunu, çalgı çaldığını, kabileye yararlı olacağını anlatır. "Peki, göster hünerini" derler. 0 da içi oyuk bir ağaca at kuyruğu telleri gerer, bir de yay yapar başlar çalmaya... Zenciler hoşlanırlar. Hatta çaldığı havaya uyup oynarlar. Onu öldürmezler. Doktor kendi işini anlatır. "Hastaları iyi ederim, ölecekleri ölümden kurtarırım" der. Bir hasta getirirler. Doktor muayene eder, çantasını açıp iğne yapar. Hastayı kurtarır. Onu da affederler. Sıra ülozofa gelir. Fakat o bir türlü ne iş yaptığını anlatamaz. "Ben Hlozofum, insan ruhunun oluşlarından, evrenin gizlerinden, aklın erdiği, ermediği sorunlardan söz ederim" diye bağırır. Zenciler hiçbir şey anlamazlar. Doktorla müzisyen, bakarlar ki iş kötüye gidiyor, arkadaşlarım kaybedecekler; aralarında göz kırpıp işaretleşirler. İlerdeki kuyunun başında döne döne su çeken beygiri gösterirler. Bu ülozoftur, hep aynı yerde döner derler. Zencilerde yorgun beygiri çözüp onu koşarlar. Böylece ülozof kazanda pişmekten kurtulur. Bununla birlikte, bize asla bilgi düşmanlığı aşılanmamıştır.
Reklam
" Canlı konuşacaksın arkadaş, canlı! Haklıysan hatta, bağıracaksın. Boyun eğen insan, yalvaran, miskin insan bu çağın adamı değildir. Hakkını tırnaklarınla koparıp alacaksın. Kimseden korkmak, çekinmek yok. Biz yüzyıllardır kula kul olmuş bir milletiz. Bundan kurtulacağı, bu kabuğu kıracağız artık. İnsanlar eşittir. Kimse kimseden daha üstün değildir. Bunu kafalarımızın ortasına yerleştireceğiz. Konuşmalarımız, davranışlarımız, çalışmalarımız ona göre biçimlenecek. Kendimize güveneceğiz ve kendisine güvenilir insan olacağız! "
" Bugün sayılarını kesin olarak bilmiyorum, ama Türkiye'de iki bin civarında eğitmen çalışmaktadır. Devlet sektöründe en az ücreti bunlar alır. Emeklilik hakları dahi yoktur. En uzak ve en küçük köylerde sessiz bir sabırla ve köylüce bir dayanıklılıkla çalışırlar. Devletten hemen hiç bir ilgi görmezler. Çünkü üst kademelerde temsilci ve taraftarları yoktur. "
"Köy Enstitülü kızlar" deyince, kitaplar dolusu konuşulabilir. Onların çalışkanlığı, dayanıklılığı, en ilkel yerlerden gelip en bilinçli, en uygar birer bayan olmaları, o katettikleri gelişme çizgisi, o yükseliş, Anadolu köy kadınının kurtuluşu bakımından çok ilginç bir deney olmuştur.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.