Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Köy Enstitüsü Yılları

Talip Apaydın

En Eski Köy Enstitüsü Yılları Sözleri ve Alıntıları

En Eski Köy Enstitüsü Yılları sözleri ve alıntılarını, en eski Köy Enstitüsü Yılları kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"...Bizim oralarda da vardı meyve ağaçları, ama kimse bakmayı, budamayı akıl etmezdi. Kendi kendine büyürlerdi. Ne verebilirlerse verir, sonra kururlardı. Ağaçlarımız da insanlarımıza benziyordu..."
Sayfa 53
Canlı konuşacaksın arkadaş, canlı! Haklıysan hatta, bağıracaksın. Boyun eğen insan, yalvaran, miskin insan bu çağın adamı değildir. Hakkını tırnaklarınla koparıp alacaksın. Kimseden korkmak, çekinmek yok. Biz yüzyıllardır kula kul olmuş bir milletiz. Bundan kurtulacağız, bu kabuğu kıracağız artık. İnsanlar eşittir. Kimse kimseden daha üstün değildir. Bunu kafalarımızın ortasına yerleştireceğiz. Konuşmalarımız, davranışlarımız, çalışmalarımız ona göre biçimlenecek. Kendimize güveneceğiz ve kendisine güvenilir insan olacağız!
Reklam
İnsanın bir yönü olunca, her konuda ister istemez o yana doğru kayılıyordu. İlk günler bu ayrılıklar hepten bilinçsizdi. Hatta hemşehrilik, arkadaşlık gibi sudan nedenlere dayanıyordu. Çocukça kavgalar, geçimsizlikler şeklindeydi. Sonradan işler gittikçe ciddileşti. İki taraf birbirine diş bilemeye başladı. Öyle ki her konuştuğumuz şeye, her okuduğumuz kitaba dikkat ediliyor, çeşitli anlamlar veriliyordu. Bakışlar, davranışlar değişmişti. Her iki tarafı da başka öğretmenler körüklüyordu. Bir taraf ''milletimiz, dinimiz, dedelerimiz, Orta Asya'' kelimelerinin çevresinde dolaşıyor, sözcüklerle düşünü konuşuyor; öbür taraf halkın çektiği, köylünün yoksulluğu, insanın insanı sömürdüğü, başkalarının sırtından geçindiği gibi, o yıllarda tehlikeli sayılan, hoş görülmeyen fikirleri benimsiyordu.
Yalnızlığı sever olmuştum. Bir şeyler yazmak isterdim, ama beceremiyordum. Daha çok okuduklarımdan hoşlanıyordum.
Sayfa 110Kitabı okudu
Düş kurmaya devam ettim. Gene uzak odamda sevgilimle birliktik. Yağmur yağıyordu. Hiç aldırmadan el ele dolaşıyorduk. Birlikte ıslanıyorduk. Ormana doğru yürüdük. Ağaçların dallarına kuşlar tünemişlerdi. Ormanda yağmurun hışırtısı göksel bir müzik gibi kulaklarımızı dolduruyordu. Biz kuytu bir yerde bu sesi dinleyerek sevişiyorduk.
Sayfa 111Kitabı okudu
Yurt deyince, insan bir yeri düşünebilmeliydi. Gönlünde aşka benzer ılık bir şeyler duymalıydı. Bir dereyi, derenin içindeki ağaçları, bir toprak parçasını düşünebilmeliydi. Oralara karışıp giden anıları olmalıydı. Kısacası doğa sevgisinden başlayacaktı her şey. Sonra ben kendi köyümün bozkırların sevdim. Susuz toprakları, geniş düzlükleri, yayvan tepeleri... İçime sindire sindire dolaştım oraları. Susuzluğu, ağaçsızlığı canevimde duydum. Susuzluğun şiirini yazmaya çalıştım. Bozkırları ve bozkır insanlarının çilesini anlattım. Yazarlığım doğa sevgisiyle başlamıştı.
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
Irmak kıyısındaki ahlat ağaçlarının gölgesinde Sait Faik'in kitaplarını okudum. Orada sevdim Sait Faik'i. Egzotik dünyasına girdim. Değişik anlatım gücünü, derin insan sevgisini ve özgür dünyasını keşfettim. Apayrı bir yazardı Sait Faik. Dağ meyveleri gibi kendine özgü, yarı vahşi, buruk bir tadı vardı. Okudum, okudum, okudukça öğrendim... O günden sonra ilgi ile kovuşturdum. Ne yazdı ise severek okudum.
Sayfa 170Kitabı okudu
Elektriksiz köy, susuz kır, işlenmemiş kafa, yontulmamış gönül kalmayacaktı. Bu ülke, baştan başa aydın insanların, çalışkan insanların ülkesi olacaktı. O zaman, Atatürk'ün özlediği "Çağdaş uygarlığın üstüne çıkmış Türkiye" kurulacaktı. Ama gericiliğin ağır bastığı yerde, hangi iyi niyet toza dumana karışmamıştır? Hangi ışıklar söndürülmeye çalışılmamıştır?
Sayfa 194Kitabı okudu
İlerde bu ağaçlar sizin olacak. Herkes kendi ağacını sulayıp büyütecek.
Sayfa 14 - Literatür yayınları
Okul yaşamın bir parçasıydı. Biz karada yüzme talimi yapar gibi hazırlanmıyorduk, bizzat hayatı yaşıyorduk, hayatın bütün gereklerini yerine getiriyorduk.
Sayfa 21 - Literatür yayınları
Reklam
"...Bizim oralarda da vardı meyve ağaçları, ama kimse bakmayı, budamayı akıl etmezdi. Kendi kendine büyürlerdi. Ne verebilirlerse verir, sonra kururlardı. Ağaçlarımız da insanlarımıza benziyordu..."
Okul yaşamın bir parçasıydı. Biz karada yüzme talimi yapar gibi hazırlanmıyorduk, bizzat hayatı yaşıyorduk, hayatın bütün gereklerini yerine getiriyorduk.
Okul yaşamın bir parçasıydı. Biz karada yüzme talimi yapar gibi hazırlanmıyorduk, bizzat hayatı yaşıyorduk, hayatın bütün gereklerini yerine getiriyorduk.
1.452 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.