"Sözgelimi öğleden sonra saat dörtte gelecek olsan ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Her geçen dakika mutluluğum artar. Saat dört dedi mi meraktan yerimde duramaz olurum. Mutluluğumun armağanını veririm sana."
Küçük Prens yine konuşmaya başladı:
" İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor kişi... "
" İnsanların arasında da yalnızlık duyulur, " dedi yılan.
“Ne yapalım şansın yok,” dedi Küçük Prens.
“Ne yapalım şansım yok. Günaydın.”
Feneri söndürdü.
Yol boyunca Küçük Prens, “Şu zavallıyı kral da, kendini beğenmiş de, sarhoş da, işadamı da görseler küçümserlerdi. Oysa içlerinde bana gülünç gelmeyen, yalnız o. Belki kendi dışında bir şeyle uğraştığından.”
İçini çekerek kendi kendine dedi ki:
“İçlerinde arkadaş olabileceğim tek insan oydu. Ama gezegeni o kadar küçüktü ki iki kişi almazdı...”
Küçük Prens’in kendine açıklamaktan kaçındığı bir şey daha vardı. Bu gezegenden ayrılırken yirmi dört saatte bin dört yüz kırk günbatımı kaçırdığına yanıyordu asıl!