Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kudüs Gönderileri

Kudüs kitaplarını, Kudüs sözleri ve alıntılarını, Kudüs yazarlarını, Kudüs yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
132 syf.
·
Puan vermedi
Kudüs'e dair okuduğum eserler arasında en çok faydalandığım eser diyebilirim..genelde Kudüs kitaplarında ya romansal bir anlatım izleniyor yada sadece bir açıdan mesela siyasî açıdan konuya yaklaşıyor yazarlar... Bu kitapta hepsini bulabilirsiniz, şehrin kuruluşundan tutun sosyal hayatı ve bugünkü duruma gelmesine kadar geçirdiği serüven yalın bir dille anlatılmış..coğrafya ve tarihi, idari ve iktisadi yapı demografik ve dini yapı, kültür sanat medeniyet ve mimari, toplumsal yapı ve sosyal hayat ve nihayet bugünkü durum başlıkları altında kısa ama doyurucu bilgileri yorumsuz olarak okuyucuya sunuyor.. dilerseniz şehirlerimiz serisinin Kahire Amman Beyrut gibi devamıda var... Tavsiye ederim
Kudüs
KudüsAbdullah Çakmak · Ensar Yayınları · 20241 okunma
ABD'nin desteğini her zaman arkasında hisseden İsrail Devleti, bugun de (2023 yılı sahip olduğu savaş teknolojisinin kendisine sağlandığı avantajla Filistin'deki Müslumanlara orantısız güç kullanmaya devam etmektedir. Böylelikle zaten eski Kudüs'e sıkışıp kalan Müslümanların buradaki özgürluklerini de kısıtlamakta ve zaman zaman Mescid-i Aksa'ya yaptıkları baskınlarla zulümlerini gövde gösterisi vaparcasına tüm dünyaya izlettirmektedirler. Bu zulümler karşısında Müslüman olsun olmasın birçok devlet, kınama yayımlamaktan ileri gidememektedir. Halihazırda Yahudilerin Filistin'deki Müslümanlara yönelik zulümlerine karşı en büyük tepkiyi ise hem devlet makamları hem de halkın katılımıyla Türkiye göstermektedir. Türkiye'den Kudus'e yapılan ziyaretler bu kutsal beldenin ve burada yaşayanların sahipsiz olmadıklarını göstermek bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu bilinçle hareket ederek Kudüs'e giden Türkler, İsrail Devleti'nin havaalanından başlayarak kutsal mekânların girişlerine kadar kendilerine yaşattıkları tüm zorluklara rağmen Kudüs ziyaretlerine aralıksız devam etmektedirler
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
Nihayetinde 28 Eylül 1995 tarihinde Yasir Arafat ve İzak Rabin Washington'da bir araya gelerek Batı Şeria'mın da Padin Oerk Yönetimi'ne devri hususunda anlaştılar. Ancak Beyaz Saray'da yapılan imza törenine Hamas ve Islam Chad orgunleri karşı çıkarak Batı Şeria'da genel grev ilan ettiler.Israil ise Hamas ve el-Fetih
Sayfa 120Kitabı okudu
Diğer taraftan 1987 senesinde Batı Şeria ve Gazze'de İsrail birliklerine karşı silah olarak yalnızca taşın kullanıldığı intifada hareketi başlatıldı. 1988 yılında ise Yasir Arafat bağımsız Filistin Devleti'nin kurulduğunu deklare etti. Bu sırada ABD arabuluculuğundaki barış görüşmelerine sıcak bakan İsrail ile 1990'lı yıllarda Madrid, Oslo, Washington ve Camp David gibi birçok görüşme yapıldı. Fakat bu görüşmelerin hiçbirinden olumlu sonuç alınamadığı gibi Filistinlilerin egemenlik hakları daha çok çıkmaza girerek intifada hareketi daha da şiddetlendi
Sayfa 120Kitabı okudu
Altı Gün Savaşı olarak da bilinen 1967 Arap-İsrail Savaşı ise İsrail'in Mısır, Ürdün ve Suriye'ye karşı hava saldırılarıyla başladı. İsrail bu savaş sonunda Gazze'yi, Doğu Kudüs'ü, Sina yarımadasını, Golan tepelerini ve Batı Şeria'yı ele geçirdi. Böylelikle İsrail, ilk savaşın ardından elde ettiği toprakları üç kat daha büyüttü. Bu yenilgiyle birlikte Araplar artık İsrail Devleti'nin bölgedeki hakimiyetini kabullenmek durumda kaldılar. İsrail Devleti'ni bölgeden çıkaramayacaklarını anladıklarında bu defa 1967 savaşından önce sahip oldukları toprakları geri alma mücadelesi vermeye başladılar. Filistin'de verilen mücadelenin başında Filistin Kurtuluş Örgütü ile el-Fetih bulunmaktaydı. el-Fetih'in kurucusu Yasir Arafat, 1967 Temmuz'unda Nablus'ta kurduğu karargahtan İsrail hedeflerine yonelik sabotajlar duzenledi. İsrail birliklerine karşı verilen bu mücadeleler yeterli olmayınca el-Fetih ve Filistin Kurtuluş Orgutu 1969'da birleşerek beraber hareket etmeye karar verdi. Ancak İsrail ele geçirdiği toprakları geri vermemekte ısrarcıydı ve bunu her defasında dile getirmekteydi
Sayfa 118Kitabı okudu
BM, 29 Каsım 1947'de çoğunluk planını onaylayarak Arap devletinin Gazze, Nablus, el-Halil, Birüşşeba'dan, Yahudi devletinin ise Tel Aviv, Yafa, Hayfa, Necef ve Hule vadilerinden oluşacağına karar verdi. Filistinli Araplar BM'nin bu kararını tanımazken Yahudiler ise göç politikalarına engel bir durum olmadığından kararı kabul ettiler. Bu esnada İngiltere, BM kararının uygulanmayacağını ilan ederek 14 Mayıs 1948'de Filistin manda yönetiminin son Sivil Yüksek Komiseri General Alan Cunningham'ı Londra'ya geri çağırdı. İngiltere'nin Filistin'i terk etmesi üzerine Yahudi Ajansı aynı tarihte İsrail Devleti'nin kurulduğunu ilan etti. Böylelikle İsrail'in ilk devlet başkanı Chaim Weizmann olurken ilk başbakan ise David Ben Gurion oldu
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
Siyonistlerin Sultan II. Abdülhamid döneminde ancak gizlice yurutebildikleri Filistin topraklarına göç hareketi, Ingiliz manda yönetiminde rahat bir şekilde gerçekleşme ye başladı. Elbette bu durum Kudüs'ün yer aldığı Filistin bölgesinin idari düzeninde Arapların etkinliğinin azalmasına ve bölgedeki demografik yapının değişmesine yol açtı. 1920 ilă 1925 yılları arasında Yahudi nüfusu 60.000'lerden 120.000'lere ulaşarak iki katına çıktı. 1946 yılına gelindiğinde ise Filistin'de yaşayan yaklaşık 600.000 Yahudi toplam nüfusun °31'ine karşılık geliyordu. Filistinli Araplar, kendi vatanlarında giderek azınlık konumuna doğru ilerlediklerinden bu duruma zaman zaman tepki göstermeye çalıştılar. 4-6 Nisan 1920 Nebi Musa Şenlikleri, 1-7 Mayıs 1921 Yafa olayları, 1929 Ağlama Duvarı olayları ve 1933 Arap Grevi gibi olaylar bu tepkilere örnektir. Bu olaylar sonrasında İngiltere, kurduğu komisyonlarla olayları örtbas etmeye çalışsa da 1936-1939 yılları arasında yaşanan büyük çatışmalar Filistinli Araplar ile Siyonistlerin asla bir araya gelemeyeceklerini ortaya koydu.
Sayfa 116Kitabı okudu
Kudüs'te Müslümanların sosyal yaşantılarında Mescid-i Aksa'nın vazgeçilmez bir yeri bulunmaktadır. Mescid-i Aksa ve çevresinde bulunan vakıf hizmetleri Muslumanların bu mekânda bir araya gelerek sosyalleşmelerini sağlamaktadır. Dini hizmetlerden eğitim hizmetlerine, ücretsiz yemek ikramından su teminine kadar geniş yelpazede hizmet sunan bu vakıflar sayesinde Kudüslü bir Müsluman Mescid-i Aksa'da bütün ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir. Özellikle mübarek üç ayların girmesiyle birlikte Mescid-i Aksa'daki ziyaretçi sayısında büyük bir artış yaşanır. Kandil geceleri ile Ramazan ve Kurban bayramlarında iğne atılsa yere düşmez ifadesinin İslâm beldelerindeki vücut bulduğu mekânlardan biri Mescid-i Aksa'dır. Ramazan ayını Mescid-i Aksa'da ihya etmek isteyen Müslümanlar için bir ay boyunca burada ikamet edebilmek, vakıfların sundukları hizmetler aracılığıyla mümkün hale gelmektedir. Bu ayda dünyanın çeşitli bölgelerinden Kudüs'ü ziyaret eden Müslümanların coşku ve neşesine Kudüs Müslümanlarının şehirde yaptıkları hazırlıklar da eklenince Ramazan sevinci katbekat artar. Bu hazırlıklar kapsamında Mescid-i Aksa'ya açılan bütün yollar ışıklandırılır, dükkân ve sokaklar süslenir, kadın-erkek, genç yaşlı bütün Müslümanlar Mescid-i Aksa avlusunu doldurur ve kurdukları yer sofralarında heyecanla iftar saatini beklerken sohbet ederler. Diğer taraftan anne-babalarıyla birlikte Mescid-i Aksa'ya gelen çocuklar avluda kurdukları arkadaşıklarla oyun oynarlar
Sayfa 108Kitabı okudu
Kudüs'teki Müslümanların dinî kimlikleri bakımından en fazla dikkat çeken zümre seyyid ve şeriflerdir. Hz. Muhammed'in (s) kızı Hz. Fatıma (ra) ile damadı Hz. Ali'den (ra) dünyaya gelen torunlarıyla onların soyundan gelenleri nitelemek için kullanılan seyyid ve şerif kavramlarından Kudüs'te yaşayanlar için daha çok seyyid unvanı kullanılmaktadır. Seyyid olanlarım büyük çoğunluğunun ise aynı zamanda Hüseyní unvanını da kullandıkları görülmektedir ki bu durum onların Hz. Hüseyin'in nesebinden geldiklerini ortaya koymaktadır. Kudüs Müslümanlarının şerif unvanını kullanmamalarının sebebine gelince bu husus, bu dönemde Mekke emirlerinin şerif unvanı kullanmalarından dolayı herhangi bir karışıklığa neden olmaması ve Mekke emirlerine gösterilen hürmetle alakalıdır. Kudüs'te seyyid ailelerinin diğer Osmanlı beldelerine nazaran oldukça fazla olması burada onların nesep bilgilerini tutmakla görevli birinin bulunmasını da gerekli kılmıştır. İstanbul'daki nakibüleşrafa bağlı Kudüs nakibuleşraf kaymakami bu görevi üstlenmesinin yanı sıra seyyid oldukları sabit olan kişilerin herhangi bir hususta davalarını görmekle de yetkiliydi
Kudus'te yaşayan yerli Musluman halk Araplardan oluşmaktadır. Bunun yanı sıra dünyanın farklı bölgelerinden gelerek bu kutsal beldeye yerleşen Müslümanlar da bulunmaktadır. Mescid-i Aksa'nın guneybatısında yer alan Megåribe Mahallesi bunun en bariz örneğini oluşturmaktadır. Selähaddin Eyyübi zamanında kurulan bu mahallenin sakinlerini Kuzey Afrika'dan gelen Muslumanlar oluşturmaktaydı. Bunun yanı sıra Kudus'te ilmi ve tasavvufi hayatın canlılığı dışarıdan birçok Muslumanı bu kutsal beldeye çekmekteydi. Kahire ve Şam gibi çevre şehirlerdeki medreselerde okuma imkanı bulamayanlar Kudus'teki medreseleri tercih etmekteydi. Orta Asya ve Hint alt kıtasından gelen Muslümanların ikamet ettiği mekânlar ise Afgan Tekkesi, Hint Tekkesi Özbek Tekkesi gibi kendi isimleriyle anılmaktaydı. Bu durum aynı zamanda farklı mezheplerden olan müslümanların kudus'te bir arada yaşamaları anlamına gelmektedir
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.