Kendini bir tiyatronun kulisindeymiş gibi hissediyordu. O karanlık köşelerde gizlice dolaşırken gerçek hayat ışıklar altında, mest olmuş seyircilerin önünde yaşanıyordu.
"Kalbimdeki alev ılık ılık yanıyordu."
"Sonra kalbimdeki alev zayıf bir kora dönüp saklandı."
Uzun bir süre sonra kan damlaları düşmeyi kesti. Sessizce, yumuşak bir şekilde göçüp gitti. O artık dikenlere takılı kalmış, rüzgarda sallanan bir bedenden ibaretti.
“Zor olduğunu biliyorum ama hayatın boyunca burada saklanmayacaksın, öyle değil mi ? Bazı şeylerle yüzleşmek gerekir. Her şey yolunda gidecek. Göreceksin.”
"Yeşil. Gözleri Yeşildi. Nasıl oldu da daha önce fark edememiştim bunu? Gözleri, Analık'ın hisarının çirkin,gri duvarlarının dışında gerçekten bir şey olduğunu vaat ediyordu: Bir ormanın yeşilliğini,kurtuluşu."