Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kültürel Mirasımızı Tenkid Zarureti

Mehmed Said Hatiboğlu

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Şu duruma bakın hele!!
6/627 senesi Hudeybiye barışına tekaddüm eden saatlerde, hanımı Ummu Seleme’nin tavsiyeleriyle hareket etmiş bir Peygamber'in modeli ortada iken, “Kadınlarla müşavere edin, fakat dediklerinin zıddını yapın!" emrini o büyük zata isnad etmekten utanmayan müslümanlar vücud buldu. Sahabe devrinde, uzak bölgelerdeki erkekler, bilgin hanımlara yazıyla başvurup yazılı cevab alabiliyorlarken, hanımları cahil bırakarak fitneyi yenebileceği zehabına kapılan ve bu yolda Peygamber'i istismar eden zavallı babalar görüldü.
Sayfa 117Kitabı okudu
“Biz cahiliye devrinde kadınları adam yerine koymazdık." diyen ikinci Islam halifesi Hz. Ömer'i, kadınlardan ilmi ve idari sahada hizmet taleb edecek seviyeye yükselten kudret, İslam'dan başkası değildir. Bu yeni zihniyet sayesindedir ki, İslam hanımlar, kendi takat ve iffetlerinin imkân verdiği hemen hemen her sahada topluma hizmette bulundular. İslami kaynaklarda, ilmi çalışmaların yanı sıra, siyasi-askeri faaliyetlerde bulunmuş, en yüksek idari mevkilere geçmiş hanımlara rastlanıyor olmasını, İslam'ı hakkıyla anlamanın normal neticesi olarak görmek lazımdır.
Reklam
“Bu Kur'an, amel edilmek için nazil oldu; ne var ki, insanlar onun kıraatini amel haline getirdiler..." derken, Kur'an'ın ahkâm ve ahlakının toplum hayatından ne kadar uzak kaldığını, insanların Kur'an'ın sadece şekliyle uğraştıklarını dile getirmektedir. Günümüzün, Kur'an'ı baştan sona ezberlemiş olup da, onun bir cümlesini anlamaktan aciz sayısız hafızının tohumları, anlaşılan asırlar öncesinde yeşermeye başlamıştır.
Kadınların okuması caiz değildir diyen 'cahil' kesime duyurulur!
İslam hanımına cehaleti lâyık gören, ona okuma yazmayı bile yasaklamaya giden çevreler, cahil halk tabakasından ibaret sanılmamalıdır. İslami ilimlerde isim yapmış bâzı kimselerin bile böyle bir davranışa sürüklenmiş olması keyfiyeti, tabiatıyla meselenin ictimai ve tarihî sebebleri üzerine eğilmeyi gerekli kılar.
Bir toplum, duyduğu, gördüğü şeyleri sorgulamaya gitmezse, her rivayeti doğru belleyip, önüne konan her şeye eyvallah derse, onun Islami hüviyetini kaybettiğini söylemekte hiçbir beis yoktur. Isterse sokaklar sakallı cübbeli adamlarla dolu olsun.
... Ama benzer günahları mesela bir vali, bir milletvekili, bir gazeteci vs. işlerse onlara aynı deyim pek kullanılmaz da, ille de imam günah keçisi yapılır. Bunun sebebi nedir derseniz, benim verebileceğim cevab şu olacaktır: On beş asırlık İslam kültüründe imam, sözüne ve davra- nışlarına değer verilen, kendisine uyulan zati temsil eder. Namazda cemaatin başına geçene isim olduğu gibi, ilim ve idare çevrelerinin baş adamlarına da imam denilmiştir. İlk İslam toplumunda, bir işe ehil sayılmış böyle bir kimsede aranan vazgeçilmez meziyet sağlam ahlak olmuştur. Bu bakımdan müslümanlar devirler boyu başlarındaki idarecilerde ilim-amel birliğini mutlak şart olarak görmek istemişlerdir. Sözünün eri olmak tabirinde; söz, bilgiyi temsil ediyorsa, erlik de, ameli temsil eder. Bu ikisini bir arada tutamamış mesela yahudi bilginleri, Kur'an-ı Kerim'de: “Siz, herkese iyiliği emreder de kendinizi unuturmusunuz? Üstelik Kitab'ı (Tevrat'ı] da okuyorsunuz. Sizde hiç akıl yokmu?” şeklinde ayıplanır. Söylenen sözü fiile dökmemek de bu kabildendir ki, bu nakisadan Peygamber devri bâzı müslümanları da kurtulabilmiş değildir: “Ey müminler, yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?" hitabı, söylediği ile yaptığı birbirine uymayan müslümanlara yöneltilmiş bir itab-ı ilâhidir.
Reklam
Sorgulamak gerek!
Müslüman toplumun hâlen gösterdiği perişanlığın temel sebeblerini, yetersiz bile saysak, bu kaynaklardan çıkarma imkanına sahibiz. Müslüman kendisini toplumdan niçin ve nasıl soyutladı, dinini niçin mescid duvarlarına habsetti, başına çöreklenmiş zalemeyi niçin temizleyemedi, niçin gayr-i müslim dünyanın sahip çıkacağı bir İslam'ı onlara anlatamadı...
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.