Beklemek çok zor geliyordu. Zaman, bir yılanın karnı gibi derin kıvrımlar oluşturarak kendi üstüne katlanıyordu. Her bir kıvrımı ziyaret etmeden ilerlemek mümkün değildi. Üstelik her biri ayrı ayrı silahlanmış binbir türlü şüphe, bu kıvrımları mesken tutmuştu. Bu şüphelerin her birini ayrı ayrı tartmak, görmezden gelmek ya da tek tek yok edip ilerlemek insanüstü bir çaba gerektiriyordu.