Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kur'an'ı Nasıl Okuyalım

Muhammed Kutub

Kur'an'ı Nasıl Okuyalım Gönderileri

Kur'an'ı Nasıl Okuyalım kitaplarını, Kur'an'ı Nasıl Okuyalım sözleri ve alıntılarını, Kur'an'ı Nasıl Okuyalım yazarlarını, Kur'an'ı Nasıl Okuyalım yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
·
Puan vermedi
Kur'an bizim bu dünyadaki rehberimiz .kuranı şifa kitabı veya ölülere okunan kitap değildir..Kur'an bu dünyadaki düşünce yapımızı hal hareketimizi ve yaşantımızı düzenleyen bir klavuzdur... Emirlerin birini kabul eder diğerini etmem diyemeyiz..bu imanın bir neticesidir ...
Kur'an'ı Nasıl Okuyalım
Kur'an'ı Nasıl OkuyalımMuhammed Kutub · İşaret Yayınları · 2019194 okunma
Kur'ân'ı nasıl okuyalım? Onu sırf okumak için mi okuyalım? Onu, âhireti hatırlamak, ölümü anmak, mahşer ve hesabı yad etmek için mi okuyalım? Kur'ân'ı, belagatına hayran olmak, üslûbunun güzelliğiyle şenlenmek için mi okuyalım? Yoksa araştırma ve incelemeler yapmak için mi okuyalım? Veya Kur'ân'ı ekonomik, sosyal, psikolojik ve terbiyevî nazariyeler tesîs etmek için mi okuyalım? Bu şıklardan, istediğimizi tercih edebiliriz... Hiç önemi yok... Kur'ân okumamızın amacı, bunlardan hangisi olursa olsun karşılığında mutlaka mükâfât vardır. Yeter ki, Allah'a yönelelim ve yaptığımız şeylerin gayesi Allah olsun...
Reklam
Kur'an hastaların ve ölülerin kitabı olmaktan çok, hayatın ve dirilerin kitabıdır.
Ahiret düşüncesinden mahrum bir vaziyette dünya ferahlığı elde etmek için dünyâ süslerine bürünerek son gününe kadar fânî lezzetlerle yorulanların hâli, ne hazin bir ömür israfı ve ne acı bir tükeniştir!.. Hiç ölmeyecekmiş gibi zamanlarını helâk edenler, bir gün o ziyân ettikleri zamanlar için ne büyük bir nedâmet ve hasret duyacaklardır!..
Sayfa 134Kitabı okudu
Mü'minlere gelince... Onlar, lâ ilahe illallah diyerek şehadet getirmenin, Allah'ın indirdiğine tâbi olmak ve O'nun buyruklarıyla hükmetmek için verilmiş bir söz olduğuna inanıyorlar, aksi takdirde kişinin münafık olacağını ve Müslümanlık diye birşey kalmayacağını kabul ediyorlardı. Kuşkusuz münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. (Nisa/145)
Sayfa 102Kitabı okudu
İmanın gerçek ölçüsü Allah'ın buyruklarını kabul edip yerine getirmektir. Aksi takdirde iman iddiası, yeryüzünde hiçbir değer ifade etmeyen; gökyüzünde de aslâ ağırlığı olmayan asılsız bir iddiadan öteye geçmez.
Reklam
Bu dinde akîde, her şeyin biricik itici gücüdür. İslâm beşerî düzen ve sistemlerde bulunmayan Rabbânî meziyetlerin bütününe sahip olup akîde, nizamın yerleştirilmesinde birinci derecede rol oynar. Bu dînin düşmanları, onlara karşı koyacak biricik kuvvetin akîde olduğunu bildikleri için- Rabbanî nizamın yeryüzünde hâkimiyet kurmasını asla istemezler. Yeryüzünde Allah'ın sözünün en üstün olması için gereken şey cihad ise, İslâm'ı yayma hareketinin biricik itici gücü de akîdedir; Müslümanın Rabbânî ahlâk ile ahlâklanmasını sağlayan biricik itici güç akîdedir; öğrenmenin temeli akîdedir, yeryüzünün ilâhî doğrultuda imârının ana ilkesi ve evrensel insanlık medeniyetini insanlıktan uzak materyalist ve teknik medeniyeti değil, insanî medeniyeti kurmayı sağlayan Rabbânî prensiplerin dayandığı kuvvet akîdedir. Akîde zayıflar veya etkisini kaybederse bütün bu saydıklarımız da yok olur, yıkılır gider...
İslâm'da bütün düzenlemeler akîdeden kaynaklanır.
Bu ümmetin dayanağı, dünyada başka alternatifi bulunmayan yegane temel, akîdedir.
Tarihin başlangıcından beri insanlığın problemi, Allah'ın varlığını bilmemek ve herhangi bir şekilde O'na ibadet etmemek olmamıştır. Aksine, insanların en büyük meselesi; Allah'ı hakkıyla bilememek ve bu yüzden de O'na yaraşır şekilde ibâdet etmemek olmuştur: Allah'ı hakkıyla takdir edemediler. (Hacc/74, Zümer/67)
Reklam
İnanç/akîde bir defa anlatıldıktan sonra başka konuya geçilen herhangi bir ders gibi değil, aksine sürekli bir derstir. Onunla birlikte başka konulara da geçilebilir, ama akîdeyle birlikte anlatılmak şartıyla... Akîde konusunda sözü kesip atmak, hiçbir zaman mümkün değildir.
Mekkî sûrelerin tümü akîde ile uğraşmaktadır ve on üç yıllık bir zaman süreci içinde inen bu âyetlerde akîdeden başka hiçbir şey bulunmamaktadır. Genel yönlendirmeler dışında Mekke'de, teşrii ve tanzîmâtla ilgili hiçbir âyet inmemiştir. Buna karşılık, Medenî süreler, bütünüyle teşrii ve tanzîmâtla ilgilidir. Fakat Mekkî sûrelerde olduğu gibi, Medenî sûrelerde de akîde konusu göz ardı edilmez ve ondan asla uzaklaşılmaz.
Akide, Mekki surelerin belli başlı konusunu teşkil ettiğinden, buna uygun olarak ifadeler de hareketli, hızlı ve çarpıntılı olup vicdanlara seslenerek akîdeyi yerleştirme amacına yöneliktir. Ama Medeni sürelerde belli-başlı konuyu teşrii düzenlemeler oluşturduğu için İslâm toplumunun yapısına, İslâm devlet sisteminin yerleştirilmesine, temellerinin atılmasına ve İslâm düşmanlarının oyunlarına karşı devletin güçlendirilmesine yöneliktir. İfadeler de buna uygun olarak ağır seyretmekte, tefekküre sevk etmek için akla hitap etmektedir.
Genellikle, Mekkî sûrelerin âyetleri kısa ve serîdir; hareket ve çırpınış halinde olup vicdanları tahrik eder. Medeni âyetler ise çoğunlukla uzun ve yavaş hareketli olup vicdanları tahrikten ziyâde, tefekkür ve teemmüle teşvik eder. Her ne kadar bu genel kaidenin azımsanmayacak kadar istisnası varsa da çoğunluk böyledir. Sözgelimi, Medenî olan Ahzab süresi, Mekki sürelerden, ses tonuyla veya âyetlerinin uzunluğuyla değil, konusuyla ayırt edilebilir. Fakat Medenî olan Zilzal süresi'nin, konu ve ses tonu bakımından Mekkî sürelerden ayırt edilmesi mümkün değildir.
Halbuki bir âyetin veya zaman-mekân birliği bulunmayan bir sürenin belirli bir yere yerleştirilmesinin ifade ettiği anlam çok daha önemlidir. Cibril'in (a.s) âyeti indirmesinden sonra Rasûlullah (s.a), o âyetin veya âyetlerin hangi sureye, hangi âyetinden sonra yerleştirileceğini bildirirdi. Şu halde, inen âyet, nerede ve ne zaman indiğine hiç bakılmaksızın Levh-i Mahfûz'da kendisi için belirlenmiş olan yere yerleştirilmekteydi. Ayrıca o âyetin her ne kadar aynı zamanda nâzil olmamışsa da yerleştirildiği süre ile yakın bir irtibatı bulunmaktaydı.
279 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.