En Beğenilen Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir - 4 Gönderileri
En Beğenilen Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir - 4 kitaplarını, en beğenilen Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir - 4 sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir - 4 yazarlarını, en beğenilen Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir - 4 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İbn Âşûr, “anlaşmazlıkları bitiren konuşma yeteneği” diye çevirdiğimiz
“fasle’l-hitâb” deyimini, “sözün belâgatlı olması, dinleyenin daha fazla açıklama yapılmasına ihtiyaç duymayacağı derecede beklenen anlamı içermesi” şeklinde açıklar (XXIII, 229). Aynı deyim, Hz. Dâvûd’un, özellikle yargılama sırasında konuyu iyice kavrayarak adalete uygunluk bakımından isabetli hükümler verme yeteneği şeklinde de açıklanmıştır. Zemahşerî’ye göre bu deyim, Dâvûd’un yargı, hükümet işleri, yönetim ve meşveret gibi konulara dair konuşmalarındaki doğruluğu, hak ve adalete uygunluğu ifade eder (III, 321). Böylece âyet, iyi bir devlet ve hukuk adamının sahip olması gereken özelliklere de işaret etmektedir.
“Ey Dâvûd! Biz seni yeryüzünde halife yaptık; onun için insanlar arasında adaletle hükmet; nefsin isteklerine uyma, sonra seni Allah yolundan saptırır.
Kuşkusuz, Allah yolundan sapanlara, hesap verme gününü unutmaları
yüzünden çok ağır bir azap vardır.”
Fakat sembolik yönü de olan namazın bu manevi derinliği kazanabilmesi için bedensel hareketler, dilin ayet ve duaların lafızlarını okuması yeterli değildir. Bu şekli kalıpların kalpteki kulluk niyeti ve bilinci ile bütünleştirilmesi , Allah'a saygı şuuruyla anlamlı hale getirilmesi gerekir. (Mü'minun) süresi tefsiri)
Yahudi kültüründe Dâvûd kral olarak bilindiği için Kitâb-ı Mukaddes
yazarının onun hakkında belirtildiği türden çirkin olaylar yakıştırması veya nakletmesi, üstelik onun daha kocası sağ iken kadınla yattığını ve kadının hamile kaldığını dahi ileri sürmesi (bk. II. Samuel, 11/4-5) yahudi geleneği açısından normal görülebilir. Ancak Kur’an’da Dâvûd aleyhisselâm, peygamberler arasında zikredilmiş; İslâmî öğretide peygamberler birer iman ve erdem âbideleri olarak gösterilmiş ve bu türden büyük günahlar işlemeleri mümkün görülmemiştir. Bu sebeple yukarıda özeti verilen rivayetlerin gerçeği yansıttığı kesinlikle kabul edilemez.
Dâvûd şöyle dedi: “Senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle doğrusu sana karşı haksızlık etmiştir. Zaten aralarında ortaklık ilişkileri bulunanların çoğu birbirine haksızlık ederler; yalnız iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapmakta olanlar böyle değildir; ama onlar da o kadar az ki!” Dâvûd (böyle bir temsil ile) kendisini sınadığımızı anladı. Bunun üzerine rabbinden kendisini bağışlamasını dileyerek secdeye kapandı ve bütünüyle O’na yöneldi.