... Bunun için hocam Samiha Ayverdi'nin bir sözü beni hep çok etkiler; "Zulümle mücadele edin, zalimle değil. Zalimle Allah mücadele eder, bizim vazifemiz zulmü engellemektir" diyor. Çok mühim bir söz bence.
Birisi Hz. Mevlana'ya gelmiş: "Arkadaşım Kur'an'ı ezbere biliyor. Hatta bir kelime söyleyin size nerelerde geçtiğini söylesin" dediğinde Hz. Pir: "Ne mutlu! Cevizleri saymayı öğrenmiş. Dilerim kırıp içini yer de lezzetine varır" buyurmuş.
"Namazda safları sıklaştırın derler. Saflar sıklaştığında farklı isimler , belki dışarıda birbiri ile münakaşa edecek isimler omuz omuza gelir ve öyle bir aşkla tek vücut olur ki farklılıklar kalkar."
İbn-i Arabî
“Hz. Hüseyin emîrleri davet etmişler, yemek verecekler, bu büyük sultan çok da şıklar. O sırada kölelik tedrici olarak kaldırılıyor. Köle kaynar çorbayı getirirken ayağı tökezliyor, Hz. Hüseyin’in başından aşağı o kaynar çorbayı döküyor. Emirler hemen: ‘Nasıl böyle bir şey olabilir öldürürülsün köle’ diyorlar. Fakat köle Müslüman, Kur’an’dan; ‘Allah gayzını yeneni, kızgınlığını yeneni sever.’ ayetini okuyor. Ve Hz. Hüseyin, düşün cayır cayır yanmış, acılar içinde ve karşısındaki de şimdilik onun kölesi, diyor ki; ‘Yendim ya köle’. Köle iyice şımarıyor devam ediyor; ‘Allah affedeni sever.’ ‘Affettim ya köle.’ Köle devam ediyor; ‘Allah ihsan edeni sever.’ ‘Azatsın ya köle’ diye cevap veriyor Hz. Hüseyin.
İşte en öfkelebileceğin anda vazgeçebilmek. Aslında Allah’la irtibat budur. Şimdi burada problem ne? Hoşgörümüzü kaldıran ne biliyor musun? Burada biz yaratılmışı Allah’tan ayrı düşünüyoruz. Halbuki her zaman diyoruz ki Allah’tan başka varlık yok. Yaratılmış herkeste onun bir ismi tecelli ediyor. Öyleyse kime kızacaksınız? Kime öfkeleneceksin? Öfkelenmemeyi, kızmamayı, Sevgilim benden memnun olsun diye manevi bir âdet ve zevk haline getirirsen o zaman senin bu çabalarının neticesi Kur’an oluyor.”
“Zekat üzerine de konuşmak lazım. Aslında biliyor musunuz, fakirin, malımızın mülkümüzün sadece kırkta birinde değil, her kuruşunda hakkı var. Allahu Azîmüşşan hadis-i kudside; ‘Parayı fakire verdiğin zaman önce benim elime düşer’ buyurmuyor mu? Cîlî Hazretleri bunu açıklarken buyurmuşlar ki: ‘Sen de birine bağırdın zaman, söylediğin hakaret önce Allah’a çarparak o kişiye ulaşır.’ Aman Yarabbi! O halde her şeyde Allah’ın hakkı var. Her şey Allah’a ait.”
Hz. İbrâhim'in evinde yemek vermediği, sofrasında misafir ağırlamadığı bir gün bile olmamış. “Misafir yoksa, evimin bereketi gider" dermiş. Hiç misafiri olmadığı bir gün, sokaktan bir adamı davet etmiş. Adam "Ben ateistim" demiş. "O zaman git” demiş Hz. İbrâhim. Der demez Allah'tan nidâ geliyor: “Ben o kulumun beni anmadığını yıllardır biliyorum da kulum demek ten, rizkını vermekten vazgeçmiyorum, sen nasıl koca bir peygambersin ve ondan vazgeçersin?" Håle bakın! Öyleyse kim kimden üstün olabilir? İslâm dini insanların hiçbirinin diğerinden üstün olmadığını o kadar güzel öğretmiştir ki.. Kábe'yi tavaf ederken ne kralın üstünlüğü var, ne hizmetçinin, ne de evin sahibinin, herkes aynı anda aynı yerde tavaf ediyorlar.