Pişmanlıklar, hayatın sundukları, insanın kendi ile olan yalnızlığı, yalnızlığına çare olan başka bir ruh, kaybedişler, düşüşler ve manevi yok oluşlar, reddedişler, yaşamak yada yaşadığını hissetmek. Kendini, en derin düşünce ve arzularını herkesten kıskanmak, sadece bulduğun tamamı ile ona ait hissettiğin bir ruhtan hiçbir şeyi sakınmamak. Onun yokluğu, gidişi ve kaybolan ihtimaller, hayat ve yaşam.
Her sayfasındaki derinliğe gömüldüm, tam anlamıyla.
Tamamı ile içine düştüm hikâyenin, hikaye demek onu cansızlaştırıyor gibi geldi bana hikayeden çok daha fazlası bu. Bir yabancının en derin düşüncelerini ve acılarını paylaşmak gibiydi bu kitabı okumak. Ve onunla birlikte yitirdiklerine içinin acımasıydı. Ne dene bilir ki, ''… tanımlama eylemi tanıma leke sürüyor.(Büyücü)''
Raif’in kaybedişi benim kelimeler ile ifade edebileceğim bir şey değil.
Raif’i anlamak için okumaktan başka çare yok. Bu duygu özetlenemez, tanımlanamaz ve ifade edilemez.
‘’Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli, yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak… Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak.’’ (s. 87)