Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kurşunlanan Türkoloji

Ahmet Buran

En Eski Kurşunlanan Türkoloji Sözleri ve Alıntıları

En Eski Kurşunlanan Türkoloji sözleri ve alıntılarını, en eski Kurşunlanan Türkoloji kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk tarihi bir soykırımla başlar. Çin kaynaklarından öğrenilen bir efsaneye göre,Türklerin atalarıbir savaşta bütünüyle öldürülür,yok edilir. Bu acımasız savaşta,sadece on yaşında bir erkek çocuk sağ kalır. Bir ayağı kesilerek bataklığa atılmış olan bu erkek çocuğu dişi bir kurt bulur ve et getirerek onu besler. Çocuk ergenliğe ulaşınca dişi kurt bu çocukla ilişkiye girer ve gebe kalır. Sonra,komşu ülkenin hanı çocğun yaşadığını öğrenir ve onu öldürmek için tekrar adamlarını gönderir. Gelen kişiler çocuğun yanında bir kurt olduğunu görür ve ikisini birlikte öldürmek isterler. Kurt kaçarak idikut ülkesinin kuzeyindeki dağda bulunan,çevresi oldukça geniş bir mağaraya sığınır. Otlukları,çayırları bol olan bu vadinin çevresi yüksek dağlarla çevrilidir. Kurt burada uyuya kalırve bir süre sonra on oğlan doğurur. Bu on çocuk büyür,başka ellerden kız alırlar. Bu çocukların her birinin soyu bir boy olur. İşte Türklerin soyu bu soykırımdan kurtulan ve dişi bir kurt tarafından beslenen çocuk ile kurttan türeyen nesle dayanır. Kurttan türedikleri için de Türklere Aşna/Aşina veya Asena adı verilmiştir.
Sayfa 19
A.l.2.1 Kıbrıs
24 Aralık 1963'te Kumsal baskını ve 1963 yılı Noelinde Dr.Nihat İlhan'ın ailesinin katliamı gerçekleşir. Bu katliamda, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay Doktoru Binbaşı Dr. Nihat İlhan'ın eşi ve üç çocuğu, Dr Nihat İlhan'ın evde bulunmadığı bir sırada, korunmak için sığındıkları banyo küvetinde kurşunlanarak öldürülürler. Savunmasız bir anne ve üç çocuğunun katledildiği bu ev, daha sonra müzeye çevrilmiştir. Bu müzedeki fotoğraflarda, 21 Aralık 1963'te başlayan Rum katliamı sonucu şehit olan kadın, çocuk, genç, ihtiyar, masum sivil insanların olay anında ve yerinde çekilmiş görüntüleri sergilenmektedir. Ayrıca İlhan ailesinin küvette katledilişi ile köyleri ve evleri yakılarak göç etmeye zorlanan Kıbrıslı Türklerin öyküsü yansıtılmaktadır.
Sayfa 42
Reklam
A.l.3. SOVYETLER BİRLİĞİ' NDE
Sovyetler Birliği'nde 1930 ila 1950 yılları arasında birçok halk,topluluk ve kişi bulundukları yerlerden sürülerek ülkenin başka bölgelerinde, zor şartlarda yaşamaya mecbur edilmişlerdir. Bu sürgünler, İlk defa, 1931 tarihinde SSCB Merkezi İdare Komitesi ve Yüksek Sovyet Prezidyumu (YSP) tarafından çıkarılan kararname ile toprak sahibi zengin köylülere uygulanmıştır. 1931'den 1933'e kadar toplam 1.317.000 kişi bulundukları yerden çıkarılmıştır. Sadece 1937-38 yılları arasında Sovyetler Birliğinde 1.500.000 insan, siyasi baskıya maruz kalmıştır. Bunlardan 1.344.500 kişi hüküm giymiş, 681.692 kişi de haksız yere kurşuna dizilmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Sovyet devletinin izlediği sürgün politikası sonucunda, toplam olarak 3.332.580 kişi yaşadığı topraklardan çıkarılmıştır. 1948-49 yıllarında bu sayı, ölüm, sürgün cezasınıncezasının kaldırılması gibi sebeplerle 2.275.900 kişiye inmiştir. Tüm SovyetlerSovyetler Birliği'nde resmî rakamlara göre 10 milyon insan feci şekilde öldürülmüştür. Ancak doğrudan ve dolaylı olarak öldürülen insan sayısının bu rakamdan çok fazla, 30-40 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Sayfa 51
A.I.3.4.1.b Çon Taş Katliamı
Sovyetler Birliği coğrafyasında ölümün kol gezdiği, baskı, işkence, sürgün ve hapis cezasının sıradan olaylar haline geldiği 1937-1939 yılları arasında, Kırgızistan'da binlerce insan cezalandırılmıştır. Özellikle Sosyal Turan Partisi üyesi oldukları iddia edilen ve "Türkçü, Turancı, milliyetçi, sistem karşıtı" gibi suçlamalara maruz kalan çok sayıda kişi, ağır cazalara çarptırılmışlardır. Bu katliamlar arasında "Çon Taş Katliamı" olarak adlandırılan bir olay var ki, acısının ve etkisinin hafızalardan silinmesine imkân yoktur.
Sayfa 125
Komünistler genel bir taktik olarak, iktidara gelene kadar "eşitlik, sosyal adalet milletlerin özgürlüğü" gibi kavramlardan bahsediyorlar, ancak sıra uygulamaya gelince durum değişiyordu. Eşitliğin yerini politbüro diktası, sosyal adaletin yerini sömürü, özgürlüklerin yerini ise sürgünler, işkenceler, toplama kampları ve toplu katliamlar alıyordu.
Sayfa 188
Yunan ordusu İzmir'e çıkınca, birden arslan kesilivermişti İzmir'deki Rum gençleri. Aya Fotini'ye gidip, Yunan ordusunun üniformalarını giymiş ve hazırda bekleyen silahları kaptıkları gibi katılmışlardı Yunan ordusuna. Nitekim bugün içindi, insanı yardım adı altında gelen sandıklarla dolusu silah ve cephane... Sonra.. sonra dağılmışlardı dört bir yana, dalmışlardı silahsız ve savunmasız Türk evlerine, Türk köylerine; gitmişlerdi minicik bebeklerin cennet kokan kanlarına. Yapmadıklarını bırakmamışlardı şeref ve namus timsali Türk kadınlarına ve kızlarına... Ve Türkler, her günün şafağında, Ankara'ya dönerek masum yüzlerini, beklemişlerdi dile kolay üç yıllık karanlık gecenin 9 Eylül 1922 sabahı doğacak Mustafa Kemal adlı güneşini...
Sayfa 224
Reklam
1991 yılında Sovyetler Birliği dağılıp Türk toplulukları birer birer bağımsızlıklarını ilan edince, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel "hazırlıksız yakalandık" demişti. Çünkü yıllarca Amerika, Avrupa, İran, Japonya, Çin ve Arap ülkeleri, Türkistan ile ilgilenip, bu coğrafyanın yer altı, yer üstü kaynaklarını, dillerini, inanvlarini
Bu imiş; bilgi-fen, hüner asrı Bu imiş; yükselen beşer asrı Hadisat öyle gösterdi ki; bu asır Yalnız; şer ve şer ve şer asrı. (Çolpan)
Göç, kimi zaman istenerek başvurulan umuda yolculuğun adı, kimi zaman da zorunlu bir yer değiştirme, bir sürgündür insanlık için..
Kimseden haksız bir şey talep etmiyoruz. Atalarımızdan kalan mirasın, mefahirimizin gömülü olduğu toprakların bizim olması ülküsünü kalbimizde taşıyoruz. Oraları unutmamak istiyoruz. Ben bunları şahsım için istemiyorum. Oralarda çiftlik yahut apartman yapacak değilim. Milletim için düşündüğüm haklardan dolayı da kimse bana vatan haini diyemez. Bu çirkef iftirayı iadeye tenezzül etmiyorum. Kimin hain, kimin vatanperver olduğunu tarih tayin edecektir. Hatta etmiştir bile...
Sayfa 247 - 1944 Türkçülük- Turancılık Davası, Hüseyin Nihal Atsız'ın savunmasındanKitabı okudu
Reklam
Bu Bolşevizm sistemi kendi dinlerini bize telkin etmeye başladı. Allah'ın yerine Karl Marks, Muhammed (s.a.v.) peygamberin yerine Lenin'i asil imamlarımızın yerine ise Stalin'i ve parti sekreterlerini yerleştirmeye başladı.
Sayfa 143
Devletşin'in anılarından bir bölüm.
"Kış nihayet sona ermişti. Güneş ilkbahara yaraşacak şekilde sıcaktı, karlar eriyordu... Kamp ateşi şimdi sakindi,barakalar boştu. Sadece tahta ayakkabılı birkaç grup yavaş yavaş mutfağa doğru gidiyordu. Iki esirin kamptan firar etmeye kalkışması üzerine ilkbahar başında esirlerin kendi ayakkabılarını alıp bu tahta ayakkabıları vermişlerdi. Geri kalan 18.000 insan ormanda toplu mezarlarda yatıyordu, onları acılarından kurtaran ebedi uykularına dalmışlardı...
Sayfa 116 - AkçağKitabı okudu
Millete hizmet etmek istiyorsan, elinden gelen işle başla... İsmail Gaspıralı
Tükürün, milleti alçakça vuran darbelere, Tükürün, onlara alkış dağıtan kahpelere... Tükürün, ehli salibin o hayasız yüzüne, Tükürün, onların asla güvenilmez sözüne... Medeniyet denilen maskara mahluku görün, Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün... Mehmet Akif Ersoy
Celâl Gasımov, "Yaddaşın Berpası" adlı eserinde Azerbaycan'a komünist cenneti getireceklerini vaad eden Bolşeviklerin, 1920 yılının yazından 1921 yılının başına kadar geçen sürede Azerbaycan'da 50.000 insanı öldürdüklerini yazmaktadır.
86 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.