Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kuşçubaşı Eşref'in Eşi Pervin'in Savaşı

Benjamin C. Fortna

Kuşçubaşı Eşref'in Eşi Pervin'in Savaşı Sözleri ve Alıntıları

Kuşçubaşı Eşref'in Eşi Pervin'in Savaşı sözleri ve alıntılarını, Kuşçubaşı Eşref'in Eşi Pervin'in Savaşı kitap alıntılarını, Kuşçubaşı Eşref'in Eşi Pervin'in Savaşı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
'Beni ameliyat masasına terk ile nemli gözlerle ayrılıp vazife-i vataniyesine gitti. '
Sayfa 167Kitabı okudu
Bir itirazda bulunamıyorum. Bulunsam da alacağım cevab "Vatani bir hizmettir. Seni me'yus görmek istemem. Bilakis senden teşvik ve tergib beklerim." cümleleriyle susturulacağımı (emsali misillu) bilmekteyim. İçten gelen ateşli bir üzüntü, fakat mümkün mertebe bir sabr-ı mütevekkilânede kendisine üzgünlüğümü güya bildirmemeye çalışıyor isem de rolümde muvaffak olduğumu zannetmiyorum.
Reklam
'Eşref bey madem böyle ikide bir beni bırakıp bırakıp gidecektin neden beni aldın?' demem üzerine gayet ciddi bir eda ile 'başkası almadan ben kapayım diye acele ettim. Yanlış mı yaptım ?' dedi.
Her vakit Eşref der ki: 'Bütün ölüleri bila-istisna hayır ile yad etmemiz gerekirse, tarihin tenkidine ne lüzum kalır. Tarihin ne kıymetli olur ölmüştür diye Yezitleri, Nemrutları cemi'zalimleri de mi medh veya sükut ile geçiştirmiş olacağız..'
'Eşref evlatlarının hiçbirini emeklerken görmek nimetine nail olamamıştır.
Sayfa 225Kitabı okudu
Eşref Bey Beş Türk İle Hindistan'a Gidecekken
Not: Pek haklı ve gayri ihtiyari çetin ve olumlu işlere vatan namına koşan aziz yolcularımızı ancak evimizden mümkün olduğu kadar sessizce teşyi' ederken ben, isyan edercesine, "Eşref Bey, madem böyle ikide bir beni bırakıp bırakıp gidecektin, neden beni aldın?" dememe gayet ciddi bir eda ile "Başkası almadan ben kapayım diye acele ettim. Yanlış mı yaptım?" demesiyle, hepimizi ağlarken kahkahalara boğdurdu. Eşref'in latifeleri de boldu.
Reklam
Eşreflerin Necd'den avdetlerinde biz iki buçuk senelik evli idik. Ben hatıra defterimde not tutuyordum. "Eşref geldi, üç gün kalıp İstanbul'a geçti. Eşref gelip on gün kalıp Suriye'ye geçti"leri topladığımda bu iki buçuk sene evliliğimizin yekûnu beş ayı doldurmuş olamıyordu. Evet, seferberlik icabları bütün milletçe aileler böyle bir iftirak hasreti içinde idiler.
Kuşçubaşı Eşref ve Mehmet Akif Ersoy Necid çöllerinde Medine'den Necid'in derinliklerine karşı kafilekeri yürütmedeler. Hareketlerinden evvel bir telgraf vererek henüz birkaç aylık oğlumuz Sencer'in vefatını bildirmek zorunda kalıyoruz. Tesadüfe bakınız. Eşref bey bizim bu acı haberi aldığı esnada Mehmet Akif bey de bir oğlunun dünyaya geldiğini ve ismimin Tahir konduğu telgrafını alıyor. Eşref bey Akif beyi tebrik ederken hassas Akif bey de (sevinmesi icap ederken) nemli gözleri ile Eşref beye taziyette bulunmakta imiş. Necid Yolunda isimli Safahat'ta ki: Nar-ı beyaz mı nedir öğle zamanında güneş? Diye başladığı şiiri işte bu seferin mahsulüdür.
Eşref beyin bir pamuk fabrikası Salihli'de köşkümüzün ittisalinde idi. Bu fabrika hiçbir zaman layıkı vechile çalışamıyor ve istifade edilemiyordu. Eşref bey bu fabrikanın ıslah ile idaresini bir Alman dostuna havale ediyor. Alman Karl bir müddet düşünüyorve diyor ki, "Beyim büyük bir eleme lazım. Baştan siz beyim olmak üzere bu mekteb arkadaşınızı ve umur-ı idarenizde bulunmuş kâhyanızı fabrikadan evvela uzaklaştırılmak lazım. Eşref bey - Beni de mi? Evet ilk olarak sizi açığa çıkartacağım( Not: şunu al, bunu çıkar emrinizi bana kullanmayacaksınız ki) bu fabrikanın dumanı doğru çıkabilsin. Sizin ancak beni bir teftişe hakkınız vardır. Siz müdür olarak bir zabit arkadaşınızı, katib olarak tavsiyeli bir dost akrabasını, kâhya olarak Balkan Harbi'nde beraberinizde bulunmuş bir yârânınızı hatta kapıcılığa bile maiyetinizden bir eski çavuşunuzu getirip işbaşı etmişsiniz. Yani işe o işin ehlini değil adamlarınıza iş aramış adama iş bulmuşsunuz. Hülasa işe değil, adam değil adama değil adama iş bulmuşsunuz.
Enver Paşa'ya yazdığı mektup !
Düşmanın konumuna dair bilgi toplamaya çalıştığım esnada, Bulgar hükûmetinin bir araya getirip “askerler” diye hitap ettiği bir haydut alayının Koşukavak’taki bütünüyle Müslüman köylerin insanlarının şerefine, mülküne ve hayatlarına kastetmiş olduğunu öğrendim. Hatta kolları bağlanmış 600 Müslümanın cesetlerini Papazköy yakınındaki bir vadide bizzat kendi gözlerimle gördüm. Bulgar subayların, toplanan paranın hayatını kaybeden Bulgar komitacıların ailelerine verileceğini söyleyip, Müslümanları tehdit ederek, onlardan para topladıklarını dahi işittim. Köylerde tek bir mülk ve tek bir bakire kalmamış.
Sayfa 159
Reklam
Akif merhumun "Necid Yolunda" isimli Safahat'taki: "Nar-ı beyza mı nedir öğle namazında güneş?" [Tepesinden döküyor beynine âfâkın ateş...] diye başladığı şiiri işte bu seferin mahsulüdür. Necd'in a'makına dalmış aylardan beri bir vaha arandığını hasretle yazdığı yazılarında olduğu gibi Eşreflerden aylardan beri haber yok. Çöl'ün a'maklarında yine Akif'in tabiriyle göğüslerini binlerce fırın ateşine vererek, bir avuç gölgeyi hakkıyla bulabildikleri kuytuları arayarak seyahatlerini ve siyasi vazifelerini İbn er-Reşid ve İbn es-Su'ud ülke ve çöllerinde yaparak bilahare öğrenildiği ve Eşref'in hatırat notları arasında bilindiği üzere Hail ile el-Muazzam arası birkaç günlük en-Nufud denilen çölü 15 günde ancak geçebilmelerine sebeb olan çöl fırtınalarına tesadüfleri yüzünden düşüp bayılan arkadaşlarından dört beşini çuval sarar gibi bitkin ve halsiz kalan develere sararak yol alıp Galban isimli bir kuyuya vararak susuzluktan hayatlarını kurtarıp bu kuyu başında üç gün istirahat-i mecburiyeden sonra Tima ki Hazret-i Muhammed (s.a.v) zamanından tanınmış bir karyeyi bularak canlarını kurtarmış olabildiklerini maiyyet efradından geldiklerinde öğrenmiş oluyoruz. Gerek Eşref, gerek kafile erkânı ve arkadaşlarının bu seferden memnun kaldıklarını ve Şerif'in isyanı gibi diğer bazı Arap emir ve şeyhlerinin aleyhimize kıyamları tehlikesini önlemiş ve ahden söz almış olduklarını ve tehlikeler önüne harbin sonuna kadar geçebildiklerini yine ve bilahare öğrenmiş oluyoruz.
Böyle günde bir düşünce mevzu-i bahs olamaz. Ben ne Enver'in karacısı ne de M. Kemal'in meddahıyım. Ben memleketin evladıyım. Hürmetkar olurum fakat kimseye akidem dışı bağlanmış olamam.
Ne müellif ne de muharririm. Meramımı ifade ve şu yazımı yazacak kadar mekteb ve hususi ders görmüş aciz bir kalemin naçiz sahibiyim.
Mehmed Akif'i de Alarak Eşrefler Necd Çöllerindeler:
Hareketlerinden evvel bir telgraf vererek henüz birkaç aylık oğlumuz Sencer'in vefatını bildirmek zorunda kalıyoruz. Tesadüfe bakınız. Eşref bizden bu acı haberi aldığı esnada Mehmed Akif Bey de bir oğlunun dünyaya geldiğini ve isminin Tahir konduğu telgrafını alıyor. Eşref, Akif'i tebrik ederken hassas Akif de (sevinmesi icab ederken) nemli gözleriyle Eşref'e taziyette bulunmakta imiş. İşte böyle bir acı ve tatlı haberler arasında Necid kafileleri harekete geçiyor.