Yeni liberalizm, dini, köklü bir biçimde ve kelimenin iki anlamıyla birden "öznelleştirir." Nesnelliğin durmadan kayboluşu veya dünyanın geleneksel dini tanımlamalarının
realiteden-yoksun bir hale gelişiyle din, giderek bir özgür bireysel tercih konusu haline gelir, yani bireyler arası olma
biçimindeki zorlayıcı niteliğini kaybeder. Bundan başka, dini "realiteler" giderek, bireysel bilincin dışında kalan olguların referans çerçevesinden onları bilinç içerisine yerleştiren referans çerçevesinde "dönüştürülür".
Böylece sözgelimi Hz. İsa'nın öldükten sonra dirilişi artık fiziki tabiatın dışsal dünyasında vuku bulan bir olay olarak görülmeyip,
müminin bilincinde yer alan varoluşsal yahut psikolojik bir olguyu gösterecek biçimde ''tercüme edilir". Farklı bir deyişle, dinin işaret ettiği realissimum, kozmos veya tarihten bireysel bilince nakledilir.
Kozmoloji, psikoloji haline gelir. Tarih ise biyografi. Kuşkusuz bu "dönüştürme" sürecinde teoloji kendini çağdaş laik düşüncenin realite hakkındaki
varsayımlarına uyarlar ve doğrusu dini gelenekleri (onlarla
"uygun" bir hale getirmek için) böyle bir uyarlama yaparken iddia edilen zorunluluk, söz konusu teolojik hareketin yaygın bir biçimde raison d'etre'i olarak dile getirilir.
Psikolojizm dinin, psikolojik olguya "gerçekten" işaret eden bir "sembol sistemi" olarak yorumlanmasına fırsat verir. Bu özel bağlantı, özellikle Amerika'da algılandığı biçimiyle, dini faaliyetlerin bir çeşit ruhsal tedavi (psikoterapi) olarak yasallaştmlmaları konusunda büyük bir üstünlüğe sahiptir.