Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kuyucaklı Yusuf

Sabahattin Ali

En Eski Kuyucaklı Yusuf Sözleri ve Alıntıları

En Eski Kuyucaklı Yusuf sözleri ve alıntılarını, en eski Kuyucaklı Yusuf kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fakat insanın damarları ve sinirleri bazen iradesinden ve aklından daha kuvvetlidir ve hayal gücümüz bizi aldatmakta bazen birçok fettanı geri bırakır.
'O gelmez artık!' dedi. 'Nereden biliyorsun?' dedim. 'Gidişinden belliydi,' dedi.
Reklam
"Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var..."
Bir türlü anlayamadığı bir türlü içlerine kaynaşamadığı ve bunu zaten asla istemediği bu insanlarla arasında çelik bir duvar gibi yükselttiği bu tebessüm, onun müracaat ettiği son çareydi.
İki eliyle arkasındaki ağacın kabuklarına sarıldı. Parmakları soğuk yarıkların arasına girdi. Elini hemen geri çekti ve göğsüne götürdü. Göğsünün içinde, bu asırlık ağacın kabuğu gibi yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti. Aman Yarabbi, ne kadar yalnızdı!
Sayfa 107
Hayat bu derece mânâsız ve insan dünyaya boş durmak için gelmiş olamazdı.
Reklam
"Az şeyler çekmemişsin sen, küçük!" dedi. "Fakat her şey geçer. Her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin manası yoktur. İnsan birazcık da kalender olmalıdır! " " hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeylerde de var beyefendi! ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var..."
Kadın dedikleri şey hakkında hiçbir fikri olmayan delikanlı; karısına insanların üstünde bir nitelik veriyor, kalbinde günden güne kuvvetlenen aşka adeta dini bir his gibi anlam bekliyor ve bütün düşünce ve hareketlerini bu ekseni etrafında dönmesi lazım geldiğini hissediyordu.
Sayfa 209Kitabı okudu
Hayat, birbirinden ayırdıklarını, kısa bir müddet için tekrar yaklaştırır gibi olsa bile, uzun zaman yan yana bırakmıyordu. Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değildi ve sadece hatıralar, iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi.
Neydi bu içinden çıkılmaz meseleler ? Neydi bu mavi göğe veya sevgili bir yüze bakmayı zevk olmaktan çıkaran hisler ve üzüntüler ?
Reklam
Hapishane ancak serseriler, köylüler ve aşağı tabakadan insanlar içindi; bir Hilmi Bey'in oğlu, adam öldürse bile onlarla bir tutulamazdı. Değil böyle mahkum olacağı şüpheli kimseler, on beş seneye mahkum edilmiş eşrefzadeler bile cürümlerinin cezasını çok kere yarı yarıya evlerinde çekiyorlardı. Hapishanede kaldıkları zamanlar, valinin veya bir adliye müfettişinin nadir ziyaretiyle sınırlıydı.
Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak... Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek... Nihayet bütün bunları sisli bir havadaki ağaçlar gibi belli belirsiz, karışık bir şekilde hissetmek...
Sayfa 213
Mesele memurların yaptığı işte değil,onların mevcut olmasında. Şimdi sen o tozlu odada oturdukça kendi kendine ' Benim burada ne lüzumum var ? 'diyeceksin! Yanlış! Mademki sen bir kere hükümet kapısından içeri adımını attın, artık lüzumlusun. Sen olmasan muhakkak bir yerde bir aksaklık çıkar. Bunları işkembeden atıyorum sanma, bir zamanlar ben de başka türlü düşünüyordum;her şeyi aklımla halletmeye kalkıyordum fakat artık dünyada bir tek şeye inanıyorum, o da tecrübe.
Sayfa 217
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.