Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Lacan ve Çağdaş Sinema

Todd McGowan

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Öznelliğe ilişkin her modern felsefe, her anlam ufkunun minimal varsayımının dökümünü yapar. Hiçbir şey kolayca verilmez; Gerçeğin uyumlu, tutarlı bir "gerçeklik" deneyimiyle olan evcilleşmemiş ilişkisini düzenlemek için, özne, mevcut uçurumu engin bir özgürlük eylemiyle kapatmalıdır tıpkı Jean-Paul Sartre'ın dediği gibi, özne kendi temel varoluşsal projesini seçmelidir. Etkin bir biçimde bu seçim, Batı felsefesinin nesneleşmiş nedenidir (object-cause). Descartes, Kant ve Hegel için her düşünen fail mantıksal olarak direk deneyimde temellenmeyen anlam kategorisiyle yüzleştirilir fakat yine de kökensel düşünme riskini alır; yapıbozumcu ve yapısal dilbilimciler için dili olan her özne varoluşsal olarak dilin yitirdiği bilgiye bağlıdır ama yine de o bilgiye sahip değilmiş gibi eylemeye mahkumdur; Freud ve Lacan için arzulayan her özne kaçınılmaz bir biçimde ilksel fantezinin yanlış olduğu bilgiye bağlıdır, ama her şeye rağmen bu fantezi doğruymuş gibi eylemeye mecburdur. Tüm bu versiyonlar arasında ortak olan fikir, günlük sosyal gerçekliğimizde yaptığımız seçimlerden daha temel bir seçimin var olduğudur, içinde seçtiklerimizin olduğu koordinatları tesis eden bir ilk seçim (protochoice).
Lacancı film teorisi, izleyiciliğe bakışının doğası nedeniyle bu tür eleştirilerin kurbanı olmuştur. Film teorisi izleyiciliğe filmsel metnin kendisinden ayn bir süreç olarak baktığı anda yorumlayıcı olur ve bu nedenle de teorik olmaktan çıkar. Bu bağlamda, Lacan'ın psikanaliz için oluşturduğu temelden ayrı düşer. Lacan'a -aynı zamanda Freud'a- göre psikana- liz bir yorumlama işidir ve deneysel araşbrmalarla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Klinik psikanalitik yorumun ruhsal metne odaklanması gerektiği gibi, filmsel psikanalitik yorum da filmsel metne odaklanmalı ve metnin dışındaki izleyiciden ziyade metne içkin olan izleyiciyi keşfetmelidir. Lacancı film teorisi, yorumlamaya bu tür bir geri dönüş aracılığıyla, sine- mada zevkin gücünü belirleyebileceği ve Gerçeğin bilincine varmak amacıyla hayali nesnenin çekiciliğini gün yüzüne çıkarabileceği en uygun yeri, psikanalizin uzmanlık alanını yeniden ele geçirebilir.
Reklam
Slavoj Zizek'in İdeolojinin Yüce Nesnesi adlı kitabında ileri sürdüğü fikir olan, "özne boşluktur, Ötekinin içindeki deliktir," fikrini alırlar (1989, s. 196). Özne böylece pozitif bir varlık olmaktan çıkarak belirleyici ve.zorunlu bir şekilde Öteki'nin yakasına yapışır. Sembolik düzenin yapısı içinde anlamlandırılması imkansız, algının tökezleyen bir kalıbıdır. Özne, Sembolik düzenin eksikliğinin ve parçalanmışlığının bir sonucu olarak zuhur eder. Eğer Sembolik düzen eksiksiz bir bütün halinde olsaydı ve pürüzsüz bir şekilde işleseydi, öznellik problemi asla gün yüzüne çıkmazdı
Jean-Louis Baudry'nin öne sürdüğü gibi, [sinema] özneyi, merkezi bir konumun -bu konum Tanrının ya da başka bir temsilcinin de olsa- hayali sınırlaması ile kurar. Bu, belirli bir ideolojik etki barındırmaya yazgılı, baskın ideoloji için ise kaçınılmaz gereklilikte bir aygıttır: öznede bir fantazmatikleşme yaratarak, idealizmin korunmasında istenen sonucu elde eder
Aristoteles için tiyatronun kaynakları ve etkileri -sahne ve ekrandaki güzellik yanılsamalarına uygulandığında- doğrudan Lacan'ın ayna evresi ve katartik yöntem teorileri ile iliş­kilidir. Çocuklar ve yetişkinler, Ötekinin arzuları kanalıyla, özellikle günümüz görsel medyasına ait ekranlardaki ayna evresi törenleri aracılığıyla bütün benlikler halini alıyormuş gibi görünürler. Sinema ve televizyon, çocuk oyunlarının ticari tüketiciliğin ego yansımalarını besleyen mimetik itkisi ile birlikte ötekiye ait bilinenin ötesindeki arzuları dile getirir. Ancak ideal ve güzel egonun sahne ve ekrandaki temsilleri -ister mimetik özdeşleşmeler ister erotik sahiplenme için ödipal nesneler olsun- aynı zamanda maskenin sahteliğini ve maternal simbiyozun cazibesi içinde yiten benliği ifade eder.Aristoteles ve Lacan'ın da belirttiği gibi, aşağı türden hayvanlar ve ölü bedenler bir öğrenme hazzı verir çünkü her izleyicide fantezi korkusu ve Gerçek ölüm itkisi olarak orta bir parçalanmış beden algısı yaratırlar
Ekranlardaki dramların pek çoğunun ve Amerikan ego psikolojisinin de desteklediği bir Aristotelesçi katarsis anla- yışı, izleyenlerin ve hastaların sapkın arzularıru ve korkuları­nı aktarırken temize çıkarma yoluyla, belirli normlara uyum sağlamak için "ahlaki" benliği kurarak izleyicilerde ve toplumda basmakalıp taklitler yaratır. Bu melodramatik katar- sis anlayışı, kahramanın kötü adam üzerinde uygulayarak zafer kazandığı iyi şiddeti . göstererek benlik özgürlüğünü göklere çıkarır. Ancak geleneksel olarak ahlaki bir katarsis,benlik uyumu uğruna kişisel arzulardan feragat edilmesini şart koşar ve topluluk yaşantısına boyun eğmeyen stereotipik kötü adamlar aracılığıyla gerçek yaşamdaki belirli kişilerin kötücül yaradılışlarını yansıtır.
Reklam
98 Yapımı "Pi" Filminden
Babalar aniden her yerde ortaya çıkıp kendi zevklerini elde etmenin fırsatları kollarlar
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.