Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Lacivert Dergi - Sayı 109 (Şubat 2024)

Lacivert Dergi

Lacivert Dergi - Sayı 109 (Şubat 2024) Sözleri ve Alıntıları

Lacivert Dergi - Sayı 109 (Şubat 2024) sözleri ve alıntılarını, Lacivert Dergi - Sayı 109 (Şubat 2024) kitap alıntılarını, Lacivert Dergi - Sayı 109 (Şubat 2024) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizdeki sol örgütler daha iktidar olmadan kan döktüler, yoldaşlarına kıydılar ve ölümleri kutsadılar. Toplumumuz bu akla vicdana ziyan radikal solculuğa prim vermedi. Mağduriyet üzerinden insanları çevrelerinde tutan bir solculuk diyelim. Türkiye'de sol "puç"tur. Puç (kof) buğday başağından harman olmaz.
Sayfa 42 - Aytekin YılmazKitabı okudu
Solun en büyük eksiğini size söyleyeyim; dünyadaki bütün ülkelerde sol hareketlerin milli cepheleri var, bizde yok. Yunanistan'da iç ve dış olarak iki tane komünist partisi vardı. İç olan milliyetçiydi, dış ise Moskova'ya bağlıydı. Türkiye'de solcular daha sağ yumruğu mu, sol yumruğu mu kaldıracağını bilmiyor. Ama bu ülkede Mao Zedong'un nasıl söyleneceği ile ilgili insanlar birbirini öldürdü. Mao öldü, şu an ne diyeceksiniz? Bizde Türkiye'ye hiç uygun olmayan uygulamalara gidildi. Küba Devrimi'ni kendine örnek alan gençler Nurhak Dağlarına gerilla olmaya gittiler.
Sayfa 65 - Ulvi AlacakaptanKitabı okudu
Reklam
Bolşeviklerin, dini olan her şeyi imparatorluk anına geri dönüş gibi algılayıp onu yok etmek istemesi gibi maalesef katı laik uygulamaları merkeze alan Türk solu da dini olan her şeyi Osmanlı'ya bir dönüş olarak algıladı.
Sayfa 20 - Hilmi Demir. (Solun Dine Açıl(ama)masının Hayal KırıklığıKitabı okudu
bugün bir Türk solundan bahsediyorsak 1945'ten sonraki bir soldan bahsediyoruz. Yani artık Türkiye'nin NATO'ya girdiği ve Batı'nın kurumlarıyla birlikte hareket ettiği bir dönemin solundan bahsediyoruz. Bu noktada, sol kesimden arkadaşlar itiraz edecektir ama şu tespitte bulunmamız gerekiyor: Türkiye'de solun söylemlerinin biçimlenmesi Türkiye'nin Amerikanlaşmaya başladığı dönemle iç içe geçmiştir. Yani 1945'ten sonra başlayan süreçte Türk solunda bir Amerikancılık damarı da vardır. Bence bu Türk solunun çok garip ve üzerinde durulmamış bir özelliğidir.
Sayfa 11 - Ahmet Demirhan.Kitabı okudu
"ideal kadın, ideal anne; ideal erkek, ideal baba"
Bu kavramlar tüketim kültürünün bize pazarladığı birer sıfattır. Tüketim kültürü insana kendini eksik hissettirme üzerinde çalışır. İnsan o eksikliği hissettikçe tamamlamak için bir şeyler satın almak zorunda hisseder. Bu herhangi bir şey olabilir. Mesela şimdilerde ideal kocanın, bütün özel günleri hatırlaması gerekiyor. Bunun sonu yok ki... İdeal erkek bu mudur yani? Tüketim kültürü ideal anneyi de ideal babayı da kendi istediği gibi yönetebileceği şekilde formatlıyor.
Sayfa 93 - Mehmet DinçKitabı okudu
1980'lerde Diyarbakır Hapishanesi'nde mağdur olanlar, 1990'larda İstanbul Bayrampaşa Hapishanesi'nde zalim oldular.
Sayfa 43 - Aytekin YılmazKitabı okudu
Reklam
80 öncesi dönem sert kavgaların ve silahların gölgesinde solculuğun her türünün ötekileştirildiği zamanlardı. Kuşkusuz bu sol içinde geçerliydi ve sağ ya da İslam veya İslamcılık mutlak olarak düşman olarak kodlanmıştı. Soğuk Savaş'ın gölgesinde bu yaklaşım maalesef ideolojilerde silah gibi keskindi. Fakat 80 sonrası dönemle birlikte başlayan eleştiri dönemi ideolojilerdeki bu keskin dili bir nebze de olsa ortadan kaldırmıştı. Dışarda birbirine kurşun atan gençler 12 Eylül askeri darbesi ile aynı hücreyi paylaşmak zorunda kalmışlardı. 90'lar sonrası bu gençlerin birbirine olan bakışlarının kırıldığı bir dönemde biz Türk solunun da aslında kendi içinde ciddi dönüşümler yaşadığını gördük.
Sayfa 19 - Hilmi Demir. (Solun dine açıl(ama)masının hayal kırıklığı)Kitabı okudu
Solun toplumdaki bazı gelenekleri, adetleri ve ilişki biçimlerini dönüştürme talebinde olmasını anlayabiliriz fakat dönüştürmeye çalıştığı şeyin ne olduğunu bilmeyince onu nasıl dönüştüreceğini de bilemiyor. beklentimiz, solun yerli ve milli olması değil; içinde bulundukları toplumun değerlerini daha ciddiye alan analizlerle karşımıza çıkması.
Sayfa 16 - Ahmet Demirhan.Kitabı okudu
Küreselleşme sürecinde sol aslında nerede tutunacağını çok iyi tespit edemedi. Oysa solun şu an uğraştığı meselelere bakacak olursak; toplumsal cinsiyet, feminist hareketler, LGBT hakları gibi konulara odaklandığını ve işçilerden başka neredeyse herkesi kapsadığını görüyoruz.
Sayfa 13 - Ahmet Demirhan.Kitabı okudu
"Türk sağının Türkiye soluna en cân-ı gönülden yönelttiği ve en inandığı eleştirilerinden biridir herhalde: 'yerli olmamak', 'memleketten kopukluk', 'ayağını bu topraklara basmamak'... Bu itham, en yumuşağından, solun sahici olmadığı imasını taşır içinde; sol, belki 'iyi niyetli' olsa bile, nakilcidir, kitabidir... giderek taklitçidir, züppedir."
Sayfa 26 - Birol biçerKitabı okudu
Reklam
Türkiye'de solun dine açılması bir sol ilahiyat inşası olarak değil de genelde dini uyumlulaştırma olarak bize döndü. Dindeki hurafeleri temizlemek, dini daha seküler bir forma veya biçime sokmak, dini aydınlanmayı başarmak...
Sayfa 20 - Hilmi Demir. (Solun Dine Açıl(ama)masının Hayal Kırıklığı)Kitabı okudu
Solcu katı ideolojik körlük bu ülkede 1970'lerde başladı. Kendilerine ülke gerçekliğini değil de başka ülkelerin solculuğunu model aldılar. Kimi Sovyetçi kimi Çinci kimi Arnavutçu kimi Avrupacı oldu. Ben, "dışarıdan" dediğim bu solculuğu hep itici buldum. Okudukları kitaplar başka ülkelerin deneyimini anlatıyordu, bunlar aynı deneyimleri kendi ülkelerine uydurmaya kalktılar. Tutmayınca ortaya ucube bir solculuk çıktı. Özellikle eli silahlı olanlar solculuk adına solculuğun canına okudular.
Sayfa 42 - Aytekin yılmazKitabı okudu
dünyada ve bilhassa ülkemize solun kendi ayağına sıktığı en büyük kurşun Karl Marks'ın "Din toplumların afyondur" sözünün yine sol tarafından bağlamından kopuk olarak algılanışıdır. Çünkü Karl Marks bu sözü aslında laikliği dine karşı yorumlayan hocası Bruno Bauer'e karşı dinin olumlu işlevini tasdik anlamında kullanır. Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi adlı çalışmasında bu sözü şöyle kullanır Marks: "Din ezilen insanın içli hüznünü, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığını, ruhun dışlandığı toplumsal koşulların tinini oluşturur. Din, halkın afyonudur." Kendisi de Yahudiliğe mensup olan Marks bu sözü dinin baskı, zulüm, yoksunluk ve sömürüye karşı teskin edici gücüne atıf maksadıyla yapar. Ancak komünist ve sosyalist ideoloji mensuplarının bu konudaki yaklaşım ve uygulamaları genellikle bu sözün kastettiği manayı "dinin uyuşturucu" işlevi gördüğü şeklinde olmuştur ki bu da dünya genelinde tüm dinlerden dindarların bu ideolojilere mesafeli ya da karşı durmalarına yol açmıştır.
Sayfa 25 - Birol biçerKitabı okudu