Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cinsiyetsiz Toplum - Yeni Normal Dayatması

Lacivert Dergi - Sayı 69

Lacivert Dergi

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bugün, bazı Batı ülkelerinde cinsiyet değişimi, neredeyse hiçbir detaylı değerlendirme ve sorgulamadan geçirilmeksizin çocuk yaşlardan itibaren kalıcılığı belli olmayan bireysel hislerden yola çıkarak gerçekleştirilir. Çocukların kendi cinsiyetlerini serbestçe belirleyecekleri bir anlayış ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde normalleşirken bu durumdan kârlı çıkanlar terapistler ve cinsiyet değişim klinikleridir; işin faturasını ödemek ise ailelere ve gelecekte yaşayabileceği pişmanlıkları hesaba katmayan genç/çocuklara düşer. Bazı ülkelerde cinsiyet değişimi talebinin meşruiyetinin sorgulanması ve kişiye doğuştan getirdiği cinsiyetini kabullenme yolundaki normalleşme terapilerinin uygulanması yasaklanmış, bu durum insanlık onuruna aykırı kabul edilmiştir. (Türk Tabipler Birliği'nin metninde de benzer bir husus yer almaktadır.) Böylece çocuğunun arzusunu sorgulayan ebeveynler "homofobik", "transfobik"gibi nitelemelere maruz kalmakta ve itiraz durumundaki anne baba devlet tarafından sorgulanabilmektedir .
Dr.H. Şule AlbayrakKitabı okudu
..Yusuf Atılgan'ın, tarihini silip atan ilk dönem aydınlarını temsilen yazdığı Zebercet, şimdilerde bana içinde yaşadığımız postmodern sürecin anlamsızlaşma, görecelileşme ve kimliksizleşme atmosferi içinde, rüzgarın önünde savrulan yapraklar misali bizleri hatırlatıyor bana. Bir arkadaşım çok yaşlı bir ağaçla çekindiği fotoğrafının altına şöyle yazmıştı: "Onun kökleri sağlam, benimse ayaklarım her an kayabilir..." Geçmişi, geleneği, kültürel formları, ritüelleri canavar ilan ettikten sonra yerine ikame edecek herhangi bir şeyi olmayan tüm bu ideolojiler aslında bize böyle hissettiriyor, bir nevi Zebercetleştiriyor. Sırtını kökleri derin bir ağaca yaslamak değersizleştiriliyor. O ağacın kurumuş dallarını budayıp o ağaçla birlikte yaşamak anlamsızlaştırılıyor. Ağacı kökünden kesmek ise yüceltiliyor. Herkes "farklı olan, sıradan olmayan" olmak isterken aslında farkında olmadan kültürel bir narsizmin taşıyıcıları oluyor. .
Nazlı Nur BaykanKitabı okudu
Reklam
..İbn Arabi bize ruh da dâhil olmak üzere insana dair her şeyin dişi olabileceği çerçeveyi anlattı. "Alemde her şey" ilahi irade karşısında "edilgendir" ve edilgen olana dişi dememiz gerekir. Bu yorumla insan – cinsiyet ayrımı yapmadan- dişi kabul edilebilir. İbn Arabi bu düşüncesini "Hamd olsun alemde erkek yoktur" diye anlatmıştır. Bu durumda Mevlanâ'dan alıntılanan cümlenin gerçek bağlamını da bulmuş oluruz. Âlem için "malul dişi kelimedir" tabirinin kullanılması da onun dişiliğinden kaynaklanır. Âlem ve içindeki her şey dişidir. Burada onun metafizik düşüncesinde önemli bir yer tutan "aşağı analar-yukarı babalar" tabiri akla gelebilir. Aşağı analar ve yukarı babalar âlemdeki görece nedenselliğe İbn Arabi'nin getirdiği yorumdur. Bütün varlıklar etkenlik-edilgenlik içinde dişilik kategorisinin farklı tezahürlerini temsil ederek insanı doğururlar. "Alem insana hamiledir" İbn Arabi'nin dünya-insan ilişkisini anlattığı en nefis ifadelerden biridir. Bu varlık dâhilinde her şey doğurgandır ve her şey bir düzlemde "ana" bir başka düzlemde "baba" hâline gelir .
Ekrem DemirliKitabı okudu
Eğer evlatlarımıza etkili bir ebeveynlik sunamayacaksak, onların tertemiz zihinlerine ve ruhlarına ebeveynlik yapmak isteyecek yüzlerce sapkın ideolojinin hemen kapımızda beklediğini hatırlatmış olalım.
Homoseksüel davranışın normal kabul edilmesine yönelik argümanlar arasında bu duygunun doğuştan getirildiği ve kişinin tercihi olmadığı önermesi bilimsel kılıfa sarılarak sıkça dillendirilir. Örneğin biyolojik cinsiyeti değiştirme operasyonları çoğunlukla sözü edilen içsel duygulara referansla gerekçelendirilir. Böylece biyolojik özcülük inkâr edilirken duygusal özcülük tercih edilir. Bu denklemde değiştirilemez olan tek şey hislerdir. Oysa yukarıda yer verdiğimiz değişim ameliyatları sonrası pişman olan ve biyolojik cinsiyetine geri dönmek isteyen birçok insanın varlığı eşcinsel hislerin doğuştan geldiği iddiasını yanlışlamaktadır. Ayrıca Lisa Diamond'un belirttiği gibi yapılan pek çok araştırma eşcinsel yönelimin doğuştan gelen bir durum olmadığını göstermektedir ve Diamond'un itiraf ettiği gibi aslında bu söylem toplumsal rızayı oluşturmak ve toplumun sempatisini kazanmak amacıyla eşcinsellerce uzun yıllar yaygın biçimde kullanılmaktadır.
Dr.H. Şule AlbayrakKitabı okudu
Hayatımızı kuşatan bilimsellikle çevrili uzman bilgisinin sembolik şiddetine sandığımızdan daha fazla maruz kalmaktayız. Bu hegemonik güç, yalnız gündelik hayatta neyi alıp neyi geri bırakacağımızı, hangi ürünleri nasıl kullanacağımızı empoze etmekle yetinmez; aynı zamanda normalimizi belirleme ve yeniden inşa etme konusunda zorlayıcıdır. Böylece binlerce yıllık insanlık tecrübesi ve bu tecrübeden damıtılarak elde edilen değerler, normlar ve pratikler anlamsızlaşmakta, birey ve toplum için neyin yaşanmaya ve tercih edilmeye değer olduğu bilgisi çoğu bilimsel gelişmelere dâhil olamayan kitlelere değil kıymeti bilimsel söylemi kullanma becerisinden menkul bir bilirkişi heyetinin tercihine havale edilir. Son zamanlarda Türkiye gündemine giren LGBTI başlığı da bu çerçevede değerlendirebilir. Zira tıbbi ve psikiyatrik uzman bilgisi marifetiyle riskler gözümüzden kaçırılmakta ve eşcinselliğin "doğallığı"formüle edilmektedir. Buna ek olarak, sosyal medya ve internet vasıtasıyla toplum rızasının üretimi sağlanmakta, tüm bu süreçlerde sivil toplum ve siyaset destekleyici ve ön açıcı görev ifa etmektedir
Dr.H. Şule AlbayrakKitabı okudu
Reklam
..Bununla birlikte en başta aktivizm olarak LGBTI'yi doğru anlamak gerek. LGBTI Avrupa'da yeni bir aktivizm değil; 68'lerin tabuları yıkan söylemi eşliğinde kendine yer buldu. Biyolojik cinsiyetin sorgulanmasına kadar giden tezlerle paralel olarak yürüdü ve ideolojik alt yapısı oluşturuldu. Zaman içinde giderek aynı bir sopa gibi çok kullanışlı ve işlevsel bir araca dönüştü. LGBTI aktivizmi önce tahammül, sonra hoşgörü talep etti toplumlardan. Sonrasındaysa ayrımcılığa karşı olma iddiası taşırken kendisi bir dayatmaya evrildi. Bu ve diğer pek çok gelişmeyle birlikte, toplumların, kadim değerlerin, dinlerin sabitelerinin hedef alındığını ve cinsiyetsiz bir topluma doğru gidilmek istenildiğini düşünüyorum..
Zeliha EliacıkKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.