Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

En Eski Latif Nükteler Gönderileri

En Eski Latif Nükteler kitaplarını, en eski Latif Nükteler sözleri ve alıntılarını, en eski Latif Nükteler yazarlarını, en eski Latif Nükteler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evet, mesleğimiz şükürdür. Ve her şeyde bir vech-i rahmeti, bir cihet-i nimeti görmektir.
{Hâşiye: Sual etmekte çalışkan, yazmakta tenbellik eden Re'fet'tir (esirgemek).}
Reklam
Bazı müfessirler, "Mebde'leri semâvâttan gelmişler" demelerinden muradları şudur ki: Bu en'âm denilen hayvânâtın bekàları rızık iledir ve rızıkları ottur; onların rızkı da yağmurdur. Yağmur ki, âb-ı hayattır ve rahmettir; ve rızık da semavattan gelir.
Evet, hüdhüd pek güzel görmüş. Çünkü, toprak altındaki had ve hesaba gelmeyen tohumların, çekirdeklerin, mâdenlerin muktezâyı fıtrîsi, aşağıdan yukarıya çıkmak değildir. Çünkü ecsâm-ı sakîle ihtiyarsız, ruhsuz olduğu için, kendi yukarıya çıkamaz; yukarıdan kendi kendine aşağıya düşebilir. Aşağıdan, hususen toprak sıkleti altında gizlenen bir cisim, câmid omuzundaki ağır yükü silkip çıkmak, kat'iyyen kendi kendine olamaz. Demek bir kudret-i hârika ile çıkarılıyor.
Ona dedim ki: böyle nüshaları çoğalan nev'lerin ehemmiyetli vazifeleri ve kıymetleri vardır. Evet bir kitab kıymeti nisbetinde nüshaları teksir edilir. Demek sinek cinsi de ehemmiyetli vazifesi ve büyük kıymeti var ki; Fâtır-ı Hakîm o küçücük kaderî mektubları ve kudret kelimelerinin nüshalarını çok teksir etmiş.
Zulümlerde iki cihet var ve iki hüküm vardır: Biri, insanın; biri, kader-i İlahînin. Aynı hâdisede insan zulmeder, fakat kader âdildir, adalet eder. Bu mes'elemizde insanın zulmünden ziyade, kaderin adlini ve hikmet-i İlahiyenin sırrını düşünmeliyiz.
Reklam
Evet, mesleğimiz şükürdür. Ve her şeyde bir vech-i rahmeti, bir cihet-i nimeti görmektir.
Gülistan sahibi Şeyh Sa'di-i Şirâzî naklediyor, der: "Ben bir ehl-i kalbi tekyede, seyr-i sülûk ile meşgul iken görmüştüm. Birkaç gün sonra onu talebeler içinde, medresede gördüm. Ne için o feyizli tekkeyi terkedip, bu medreseye geldin, dedim. O da dedi ki: Orada herkes kendi nefsini –eğer muvaffak olursa– kurtarabilir. Burada ise bu âlî-himmet şahıslar kendileriyle beraber çoklarını kurtarmaya çalışıyorlar. Uluvv-ü cenâb, uluvv-ü himmet bunlardadır. Fazîlet ve himmet bunlardadır. Onun için buraya geldim."
Maatteessüf başımıza gelen bir şefkat tokatını, iki üç gündür, kat'i bir kanaatla anladım. Hattâ, ehl-i isyan hakkında gelen bir âyetin çok işarâtından bir işareti bize bakıyor gibi fehmettim. O da şudur: فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا ... اَخَذْنَاهُمْ yâni: "Onlara ihtar ettiğimiz ders ve nasihatı unuttukları ve amel etmedikleri vakit, onları tutup musîbet altına aldık.
445 öğeden 291 ile 300 arasındakiler gösteriliyor.