"Eğer komünizmi yürekten destekliyorsanız bu çalışmaya cesaretle girişin, işin yeni ve güç olmasından korkmayın, yalnızca örgün eğitim almış olanların bu işin üstesinden gelebileceğine dair köhne önyargı sizi durdurmasın."
Vladimir İlyiç'le aklımıza, Lev Tolstoy'un kullandığı bir benzetme gelmişti. Tolstoy yolda yürürken kollarını tuhaf bir şekilde sallayan çömelmiş bir adam görür. Deli olduğunu düşünür ama yaklaşınca adamın kaldırımın kenarında bıçak bilediğini anlar.
Kuramsal tartışmalarda da aynısı geçerlidir. Dışarıdan baktığınız da tümüyle zaman kaybı gibi görünür, ama soruna derinlemesine daldığınızda çok önemli olduğunu anlarsınız. Program konusunda da bu böyleydi.
'Kongremizde ortam ne kadar da kasvetli; diye şikayet etmişti delege. 'Bu acımasız kavgalar, bu karşılıklı kışkırtmalar, bu sert tartışmalar, bu yoldaşlıktan uzak tutumlar .. : Ben de 'Ne muhteşem bir kongre!' diye cevap verdim. Herkes özgür ve açıkça mücadele ediyor. Fikirler belirtiliyor. Gölgede kalan konular gün ışığına çıkarılıyor. Gruplar şekilleniyor. Eller kalkıp iniyor.Karar alınıyor. Bir aşama daha geride kalıyor. İleri! İşte bu bana göre! İşte hayat bu! Sorun çözüldüğünden değil de konuşmaktan yoruldukları için son verdikleri uzun, sıkıcı aydın gevezeliği gibi değil bu... 'Merkez'den yoldaş bana şaşkın şaşkın bakmış ve omuzlarını silkmişti. Farklı dillerde konuşuyorduk