Sayfa Sayısına Göre Mahmud Şevket Paşa'nın Sadaret Günlüğü Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Mahmud Şevket Paşa'nın Sadaret Günlüğü sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Mahmud Şevket Paşa'nın Sadaret Günlüğü kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hakkında şimdiye kadar yapılan araştırmalarda ve yayınlarda Çeçen yahut Çerkes olduğu söylenen Mahmud Şevket Paşa, birkaç nesil önce Hristiyan olan ve daha sonra Müslümanlığa geçen Gürcü bir ailenin mensubudur.
Mahmud Şevket Paşa'nın Harbiye Nazırlığı mücadeleler içerisinde geçmişti. Maliye Vekaleti ile arasında devamlı surette anlaşmazlıklar çıkmış, hakkında o dönem parlamento tarihimizin önemli sayfalarından birini teşkil eden bir gensoru verilmiş, İttihadçılar'ın kontrolündeki Meclis'te bir hayli sıkıştırılmıştır ama istifanın asıl sebebi Paşa'nın orduyu siyasetten uzak tutma çabası ve bu çabasında muvaffak olamamasıdır.
Paşa'nın askeri siyasetten uzaklaştırma teşebbüsü mevcudiyetini ve bütün gücünü kendisini destekleyen subaylara borçlu bulunan ve ordunun desteğini kaybettiği takdirde bir hiçten ibaret kalacak olan İttihad ve Terakki için kabul edilemeyecek bir harekettir. ve bir taraftan Halaskar Zabitan grubu ile uğraşan paşa, istifasını İttihadçılar'ın talebi ve zorlamaları üzerine hemen verecektir.
Mahmud Şevket Paşa ile İttihad ve Terakki'nin arası bu istifadan sonra daha da açılacak ama İttihadçılar altı ay sonra yaptıkları Babıali baskınının ardından sadrazamlığı her ne hikmetse Paşa'ya teklif edecekler, Paşa teklifi kabul edecek ama sadaret günlüğünün birçok yerinde İttihadçılar'a ve siyaset ile alakadar olan askere veryansın etmekten geri kalmayacak, "...bizde her fenalık zabitandan, o kıymetsiz, malumatsız, ekseriyet üzere rüzela ve edaniden mürekkep olan hey'et-i zabitandan çıkar" diye yazacaktır.
Aralarında Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, ve Fethi (Okyar) Paşalar gibi o dönemin bazı genç subayları da Mahmud Şevket Paşa gibi düşünmekte, askerin siyasetin dışında kalmasını istemektedirler ama başta hükümet olmak üzere hemen her yerde artık İttihad ve Terakki'nin başta Enver Bey olmak üzere önde gelen asker kadrosunun sözü geçmektedir.
Mahmud Şevket Paşa'nın ordunun siyasetin içerisinde yer almasından ve müdahalelerde bulunmasından hissettiği sıkıntının benzeri ile sonraki senelerin Türkiye'sinde Adnan Menderes ve Cemal Gürsel de karşılaşacak, hatta aynı sıkıntı son senelere kadar devam edecektir.
Balkan Harbi devam ederken Alasonya Ordusu Kumandanlığı'na tayin edilen Mahmud Şevket Paşa ise bu vazifeyi kabul etmeyerek yine istifa edecek, yerine getirilen jandarmadan Hasan Tahsin Paşa ise Selanik'i Yunan birliklerine teslim edecek, Mahmud Şevket Paşa da ordu kumandanlığını kabul etmemesinin sebebini soranlara "Canım efendim ne yapayım? Bu, benim şöhretimi ve şeref-i askerimi ihlal için yapılmıştı. Şöhretimi nasıl feda ederim?" cevabını verecekti.
Sert tavırları ile tanınan Mahmud Şevket Paşa'nın bir milletvekilinin "Sıkıyönetimin ne zaman kaldırılacağı" sorusuna cevabı da "Biz koyduk, biz kaldırırız" olacaktı.
“Bulgarların zayıf düşmeleri bizim için daha faydalıdır. Onun için seyirci kalmalıyız” dedim. “Fakat sizin müstakbel müttefikinizin zayıf düşmesini ister misiniz?” dedi. “Zayıf düşmelidir ki iyi müttefik olsun” dedim.
Talat Bey'e, "Fikriniz mahduttur, mahdudiyet içinde vaziyeti tayinden acizsiniz, ihatalı bir fikriniz yoktur, yarım alimlerdensiniz. Bu memleket en ziyade bu gibilerden zarar görmüştür" demeye mecbur oldum.
Enver bey’i çağırdım.
Mûmâileyh hall-i mes’ele için Kendisinin İstanbul’da harekâtı askeriye şubesine alınmasını ve Fetih Bey’in kuvâ-yı umumuîye kumandanlığı erkân-ı Harbiye riyâsetine ve Mustafa Kemal Bey’in de Bolayır kolordusu erkân-ı Harbiye’si riyâsetine tayinini teklif etti. Kumandanlar için bir şey söylemedi. Fahri Paşa’nın yolsuzca hareketi üzerine orada inkasını caiz görmemiş idim. Enver Bey’in teklifi hoşuma gitti. Fedakarlık gösteriyor idi. Kendisi gidiyor ve arkadaşlarının hatırını tatyîb eylemek istiyor idi.
“Rusya ve Avusturya’nın bâlâda söylendiği vechile hareketlerine sebep nedir?” dedim. “Rusya, Edirne’nin sükut ettiğini istemiyor. Edirne’yi kendisinin Bulgarlar’a aldığını slavlar’a ilân etmek istiyor.” (Paşa’nın Avusturya sefiri ile yaptığı konuşmadan bir bölüm)
İyi bilsin ki bu hürmet ve riayet şahsına değil hanedanınadır ve onu da iyi bilsin. Hareket Ordusu’nun başında İstanbul’a gelen bir kumandan, Vahideddin efendi Hazretleri’nden hiç Korkmaz. Selâmet-i memleket için Vahideddin Efendi Hazretleri hakkında dahi kâffe-i tedâbire müracaat eder.
Türkler’in pazarlık etmediklerini , bilakis pazarlığın Bulgarlar’da (zımnen Ruslar’da) olduğunu anlattım. Müdafaa etmek istedi. Bulgarlar’la doğrudan doğruya münasebette bulunup bulunmadığımızı sordu. “ Onlarla münasebette bulunmak istemem, zira onları tanırım” dedim.