Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sadrazam ve Harbiye Nazırı

Mahmut Şevket Paşa’nın Günlüğü

Kolektif

Mahmut Şevket Paşa’nın Günlüğü Gönderileri

Mahmut Şevket Paşa’nın Günlüğü kitaplarını, Mahmut Şevket Paşa’nın Günlüğü sözleri ve alıntılarını, Mahmut Şevket Paşa’nın Günlüğü yazarlarını, Mahmut Şevket Paşa’nın Günlüğü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Başkumandan Vekili lzzetPaşa, bir umumi harbin arifesinde olduğumuzu söylüyordu. Bu harbe İngilte­re katılmazsa, bizim Almanya -Avusturya -İtalya yanında Rusya ve Fransa'ya karşı harbe girebileceğimizi yazıyordu. İngiltere de Fransa ve Rusya'yı desteklediği takdirde böyle bir harbi göze alamazdık. Fakat ben hemen şu sıralarda Rusya'nın Almanya ve Avusturya ile bir harbi göze alabileceğini sanmıyordum. Fikrimce bir umumi harpte tarafsız kalmamız ve vaziyetin inkişafını beklememiz lazımdı. İşin püf noktası, tarafsız kalıp kalamayacağımız hususuydu.
Küveyt ve Katar ,gibi çölden ibaret iki kaza yüzünden İngiltere ile ihtilaf çıkaramazdık. Bu ehemmiyetsiz topraklardan ne gibi bir istifademiz olabilirdi? Küveyt ve Katar'ı İngiltere'ye bırakmaya ve zengin Irak vilayetlerimizle uğraşmaya karar verdim,
Reklam
223 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 saatte okudu
Bir dönemin, Türk tarihinin en önemli zamanlarında Ordu'da görev yapmış , türlü görevler almış , suikaste kurban giderek tarihin akışında rol almış, Mahmut Şevket Paşa'nın kendi günlüklerinden derlenmiş bir eser. Benim gibi tarihi kişiliklerin günlüklerini okumayı sevenler için çok özel bir kitap okumanızı tavsiye ederim.
Mahmut Şevket Paşa’nın Günlüğü
Mahmut Şevket Paşa’nın GünlüğüKolektif · Arba Yayınları · 19888 okunma
11 Haziran 1913 Çarşamba (Mahmut Şevket Paşa, -' yukardaki tarihi atmış, fakat her günün hadiselerini o günün akşamı kaleme aldığı için, yazamamıştır. Zira bu çarşamba günü öğleyin, Harbiye Nezaretinden (şimdiki Üniversite merkez binası)sadarete (Başbakanlık, Babıali, şimdiki İstanbul Vilayeti giderken, otomobiline atılan tabanca kurşunlarıyla öldürülmüş­ tür. Bugün, miladi tarihle 11 haziran 1913 (1) çarşambadır. O gün, İttihat ve Terakki Partisi, kesin şekilde iktidarı ele almış, gösterişte bile muhalefete. müsaade etmemiş ve Türkiye'nin pek meşum olacak olan kaderine hakim olmuştur. Mahmut Şevket Paşa'nın Hariciye Nazırı olan Prens Mehmet Sait Halim Paşa, Hariciye Nazırlığını da uhdesinde bulundurarak sadrazam ve Mahmut Şevket Paşa'ya halef olmuştur. Fakat gerçek iktidar, Talat - Enver - Cemal üçlüsündeydi.
Tophane'yi teftiş ettim. Tüfek fabrikası müdürü Mahmut Efendi'yi çağırttım. Bu fabrikada 10000 altın kıymetinde hırsızlık olmuştu.' Akşam işçiler fabrikadan çıkarken üstleri aranıyordu. Fakat memurların aranması usulden değildi. Bazı memurlar, her gün muntazaman kıymetli makine parçalarını ceplerine sokup çikmayı adet ittihaz etmişler. Bu vaka Gazetelerede geçmişti. Hırsızlığın bir buçuk seneden beri devam ettiği sanılıyordu. Kaçırılan parçalar, Martini tüfeklerinin en zor imal edilebilen mekanizma kapakları imiş. Bunları Kürtler ve Lazlar alıyor, tüfek imalinde kullanıyorlarmış. -Üç katip, hırsızlıklarını itiraf etmişler.
Sayfa 180Kitabı okudu
30 Mayıs Cuma sabahı saat dokuzda Üsküdar'dan karşıya geçtim. Harbiye Nezareti'ne geldim. Levazım dairesi reisi İsmail Hakkı Paşa geldi. Elinde bir ekmek vardı: - Kepeğini undan ayırmaksızIn tecrübe mahiyetinde yaptığımız tayındır, dedi; Avrupa'da da böyle ekmek yenir; Köylülerimiz de kepeği undan ayırmadan ekmek pişirirler. Bizse askerlerimize öteden beri francala veririz. Buna lüzum yoktur. Askeri doktorların da fikrini aldım. Kepeğin hiçbir mahzuru yokmuş. Kepek gayet besleyici bir maddeymi,ş. Bu suretle un masrafından tam yüzde 25 tasarruf etmiş olacağız. Bu da yılda 250 000 altın tutuyor. Akşam evimde bu ekmeği yedim. Gayette lezzetliydi. ,Sofrada kardeşim Halit Bey de vardı: «Kepekli ekmeği askerimiz memnuniyetle yer dedi, «fakat zabitler göreceksiniz kıyameti koparacaklar!». _ İsmail Hakkı Paşa'nın son mütalaası doğruy'du. Askerlmiz çok uysal ve fedakardı. Fakat zabitler bazan çok münasebetsizlikler yapıyorlardı. Fakat bunlar, daha çok malumatsız ve değersiz zabitlerdi. Değerli bir zabit, askerliğin ne demek olduğunu bilir.
Sayfa 174Kitabı okudu
Reklam
Ermeniler, hem huzursuzluk yaratıyorlar, fesat tertip, ediyorlar, hem de korkuyorlardı.
Sayfa 137Kitabı okudu
Eski Dahiliye Nazırı Talat Bey'le eski Meclisi Mebusan Reisi Halil Menteş Bey geldiler, onlar da aynı şeyleri söylediler. Bu adamların hiçbiri ordumuzun gerçek vaziyetinden haberdar değildi. Talat ve Halil Beyler, verdiğim izahatı dinlediler ve asker olmadıkları için, kabul etmek mecburiyetinde kaldılar. Meğer-içlerinden, söylediklerime inanmamışlar. Başkumandan Vekili İzzet Paşa'ya gidip, onu taarruza geçmesi için sıkıştırmaya başlamışlar. İttihatçıların adam olmayacakları kanaati, artık bende büsbütün teessüs etti. Bu kadar felaketler üzerine, hiç de akıl_erdiremiyeceklen ve erdirmedikleri askeri işlere bile karışmaktan vazgeçmiyorlamı. Bu suretle devleti idare edebileceklerine kanaat etmeleri, meselenin en feci tarafıydı. Şimdiye kadar Yemen, Rumeli, Yunanistan meseleleri hakkında evvelden ne demişsem maalesef gerçekleşti. Bunu İttihatçılar da kabul ediyor, fakat hala sözümü dinlemek istemiyorlardı. Gene, beyinsiz kafalarındaki yavan fikirlerle hareket etmekten vazgecmiyorlardı. . İttihatçılar böyle mecnun adamlardı. Ya muhalifleri onlardan iYi miydi? Asla! Muhalifler, üstelik rezil ve ahlaksızdi. Bu memleketin istikbali bilmeni ne olacak?'
Eski Meclisi Mebusan reisi Halil Menteş Bey'le eski dahiliye nazırı Talat Bey beni ziyaret ettiler. Sulh hakkındaki teşebbüslerime mani olmak istediler. Vaziyet hakkında kendilerine kafi izahat verdim. Vaziyeti bilmeden bir siyaset tayini arzusunda idiler. Talat Bey'e: -- Fikriniz mahduttur», dedim; e bu mahdudiyet içinde vaziyeti tayinden acizsiniz. !hatalı bir fikriniz yoktur. Yarım alimlerdensiniz. Bu memleket, en çok bu gibilerden zarar görmüştür» (2). Bu şekilde· sert konuşmaya mecbur kaldım. çünkü taviz verm'eye yanaşmıyorlar, hakikatleri görmek istemiyorlardı.
Yani aynen Sultan Hamit devrinde olduğu gibi. Beyazit - Şişli arasında tünel yapılması projesi de bu suretle uyutulmuştu. Bu tünel projesi hükümetçe tasdik edilmiş, padişahtan iradesi bile alınmış olduğu halde, harekete geçilemiyordu. Eski sadrazam Sait Paşa, bu imtiyazı vermek için Deutsche Bank'tan 15000 altın rüş­ vet istemiş. Bunu. Almanya Büyükelçisi Baron Von Wangenheim bizzat bana söyledi. Gene Alman büyükelçisi dedi ki : . - «Bunun üzerine Alman, İngiliz ve Fransız maliye gruplan, Türkiye'ye borç vermemek üzere karar aldılar ( Bu mesele üzerinde tahkikat yaptım. Öğrendim ki, bir Fransız firmasının temsilcisi de, bu Beyazıt - Şişli tüneli imtiyazının Almanlara değil, kendilerine verilmesi için, Osmanlı hükümetine 3 milyon altın teklif etmiş.