Türk ve dünya edebiyatinda büyük şairlerin alık olduğu 'kendisine
şiirler yazılan kadınlar şairleri gibi ölümsüzdür.
Muazzez Akkaya; yetmis yıllık gizemli bir aşkın meçhul kahramanı olarak, Sezai Karakoç tarafindan kendisine şiirler yazılan bu ölümsüz. kadınlardan biridir.
Türk edebiyatının imge deryası Sezai Karakoç, henüz 19 yaşındayken Mülkiyeden sinif arkadaşı Muazzez Akkayaya aşık olur ve senelerce onun peşinden kosar. Büyük bir aşkın, yüce bir şairin ruhundan kelimelere dökülen ve Türk şiirinin burcuna oturan Mona Roza şiiri bu büyük aşktan doğar. Muazzez' in gönlüne girmeye muvaffak olamayan Sezai, ölünceye kadar bu aşka sadık kalır ne kalbine ne de hayatına ondan gayri bir yar koymaz. Bir gölge gibi yaklaşık yetmiş yıl takip ettiği, gencecik bir delikanlıyken sevdiği kıza bir kere Mona Roza yani "Tek Gül" demiş ve bir daha da ondan vazgeçmemiştir.
Bu kitabin konusu gururlu ve ketum karakteri nedeniyle Sezai Karakoç'un ölünceye kadar içine gömdüğü ve en yakın arkadaşlan hariç
kimselere anlatmadığı, ikrar etmediği aşkının sırlar ve büyük şairin
kasten bozduğu "Mona Roza" akrostisinin kahramanı Muazzez Akkayadır. Sezai Karakoç'un sadık bir aşık olaraksırlarını ifşa etmediği, elli yıl kitaplarına almadığı, yayımlamadığı Mona Roza şiiri ve hikayesinin efsaneleşen gizli kayıtlarını bu kitapta bulacaksınız.
Sabrından saray yaptıran derviş meşrep Sezai Karakoç'un tek gülü Mona Roza etrafında pervane olan ömrüne; gönlündeki sessiz kara
sevdasına; kelimelere, kitaplara, islam medeniyetinin yeniden dirilişi hülyasına aktardığı umutsuz ve
büyük aşkına buyurun...