Marksist Tarih Kuramı Üzerine

Paul Blackledge

Marksist Tarih Kuramı Üzerine Quotes

You can find Marksist Tarih Kuramı Üzerine quotes, Marksist Tarih Kuramı Üzerine book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Kapitalizmin doğuşu:
Marx'ın savunduğuna göre, kapitalizm, köylülük topraktan koparıldığı ve “özgür” ücretli emekçi haline getirildiği zaman doğdu, çünkü sermaye ancak özgür ücretli emek çerçevesi içinde özgürce biriktirilebilirdi. Bu sürecin aldığı “klasik biçim”, ortak mülkiyete tabi toprakların çitle çevrilmesi sonucunda eski köylü yaşam tarzının yıkıldığı, sonra da eski köylülerin, hayat­ ta kalabilmeleri açısından zorunlu metaları satın alabilecekleri gerekli parayı kazanabilmek için, çalışma yeteneklerini satmak zorunda kaldıkları İngiltere'de gerçekleşti.
İşçiler neden birleşmeli:
Devrimini yapması için proletaryada bulunması gereken özbilinç, burjuva devrimcilerinin aksine Marksistlerin, içinde bulundukları duru­mun gerçeklerine tam bir dürüstlükle yaklaşmalarını ve her türlü birleştirici efsaneyi, özellikle de milliyetçilik efsanesini, siyasal açıdan sakatlayıcı sayıp reddetmelerini gerektirirdi. Sosyalist devrim ancak işçi sınıfının kendi kendini özgür kılması olarak gerçekleştirilebileceği için, işçilerin tarihsel açıdan yepyeni bir derecede özbilince sahip olmalarını gerektirirdi.
Reklam
“Tarih, kendi amaçları peşinde koşan insanın faaliyetinden başka bir şey değildir.”
Marx, Kapital'in 3. Cildinde şu ünlü cümleyi yazmıştır: “Özgürlük dünyası, gerçekte, ancak çalış­manın ihtiyaca ve dış baskıya tabi olmaktan kurtulduğu yerde başlar.”
Devlet, gerçekten senin devletin mi?
Devlet, toplumun gelişmesinin belirli bir aşamasındaki bir ürünüdür; bu, toplumun, kendi kendisiyle çözülemez bir çelişki içine girdiğinin ve gidermekte yetersiz kaldığı uzlaşmaz karşıt­ lıklar biçiminde bölündüğünün kabul edilmesidir. Ama bu kar­ şıtlıkların, çatışan iktisadi çıkarlara sahip sınıfların, kendileri­ ni ve toplumu kısır bir mücadelenin içinde eritip bitirmelerini önlemek amacıyla, çatışmayı dizginlemek ve “düzen”in sınırları içinde tutmak için, görünüşte toplumun üstünde yer alan bir güç zorunlu hale gelmiştir... [Ne var ki), devlet aynı zamanda da sınıflar arasındaki savaşın tam ortasında doğduğuna göre, nor­mal olarak, en güçlü sınıfın, iktisadi bakımdan egemen olan ve imkanları sayesinde siyasal bakımdan da egemen sınıf haline gelen, böylece de ezilen sınıfı boyunduruk altında tutup sömür­mek için yeni araçlar elde eden sınıfın devletidir.
Birinci Dünya Savaşının dehşeti, modern sanayi uygarlığının potansiyelini gerçekleştirmenin uç bir olanağını temsil ederken, 1917 Bolşevik Devrimi, bu barbarlığa karşı radikal bir alternati­fi temsil ediyordu. Ne üzücüdür ki, İkinci Enternasyonal'in ana kuramcıları, Almanya'da Kautsky ve Rusya'da Plehanov dahil, yalnızca bu yeni hareketi kucaklayamamakla kalmadılar, aynı zamanda da bahtlarını fiilen eski sisteme bağladılar: Yaşamları boyunca enternasyonalizmi savunduktan sonra, her ikisi de Birinci Dünya Savaşında kendi milli devletlerini destekledi ve Ekim Devrimine muhalefet etti.
Reklam
Marx bu analize görüşürken kullandığı yöntemle ilgili olarak, "düşüncenin zihindeki sömürü kendine mal edebilmesini tek yolunun" , "soyuttan somuta giden" bir süreçten geçtiğini yazmıştı. Marx'ın bu süreçte anlatmak istediği, olgusal araştırma ihtiyacına son vermek değildi; tam tersine. Marx toplum bilincinin göründüğü şekliyle bütünden -verdiği örnek belirli bir toplumda nüfusu- yola çıkması ve sonra küçük adımlarla ilerleyen bir süreçte bu bütünü parçalayarak, onun doğasını belirleyen çok sayıda bileşene ayırması gerektiğini savundu.
Marx'ın 1848 öncesi döneme ilişkin -Fransız burjuvazisini “çok daha az kahramansı” ifadelerle betimlediği- savlarını, 1848 civa­rı döneme ilişkin savlarıyla karşılaştırarak, Marx'ın ve Engels'in, “1789'daki devrimci burjuvazinin erdemlerini, özellikle 1848'in Almanya'da büründüğü 'yoz' görüntüyü daha etkili bir biçimde aşağılamak için övdükleri”ni savunur.
Marx hindistan alt kıtasında emperyalizmin rolüne ilişkin analizini geliştirdiği zaman, hintlileri hem emperyalizmin kurbanı olarak hem de kendi kurtuluşlarının potansiyel etkin özneleri olarak görüyordu.
Marx kapitalizm 3. Cildinde şu ünlü cümleyi yazmıştır: " özgürlük dünyası gerçekte ancak çalışmanın ihtiyaca ve dış baskıya tabi olmaktan kurtulduğu yerde başlar"
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.