Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Erich Fromm’un ve Yeni Freudçuluğun Eleştirisi

Marksizm Ve Psikanaliz

V. İ. Dobrenkov

Marksizm Ve Psikanaliz Gönderileri

Marksizm Ve Psikanaliz kitaplarını, Marksizm Ve Psikanaliz sözleri ve alıntılarını, Marksizm Ve Psikanaliz yazarlarını, Marksizm Ve Psikanaliz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Marksist kurama göre, kapitalist toplumu değiştirebilecek tarihsel güç işçi sınıfıdır. İşçi sınıfı kazanılacak hedef için, Fromm’un dediği gibi evrensel bilinç dışını ya da insanın doğasının özünü temsil eden, genel olarak insanlığın henüz soyut düzeydeki muhtemel olanaklarını değerlendirmeye çabalamak yerine, toplumsal gelişmesinin mantıksal kalıplarını yansıtan kendi somut tarihsel gereksinimlerini değerlendirmeye çalışmalıdır.
Görülüyor ki birey, toplumdan soyutlanmış bir varlık değildir. Daima şu ya da bu sınıfın temsilcisidir ve bağlı bulunduğu sınıfın gelişimini sağlayan bir araçtır. Marksist kurama göre bir bireyin, insan olarak kendi toplumsal ve sınıfsal özünü kapsamlı şekilde özümleme derecesini, her bireyin kendi kişiliği belirler, insanın kendi özünden kaynaklanan istemlerini korumaktaki becerisi ve gücü, Fromm’un bizi inandırmak istediği gibi bireyin kendini toplumun şuurlarının üstüne yükseltmesi ve dünya yurttaşı olmayı başarmasıyla gerçekleşmez. Birey; egemen sınıfın istemlerini önemsemediği, kendisini yanıltmacalardan kurtardığı, kendi toplumsal-tarihsel özünü kavradığı zaman, ezilen sınıfın gerçek evrensel insanlık ilkelerinin toplamı olan çıkarlarının koruyucusu olmayı başarabilir ve bu çıkarların gerçekleşmesini sağlayabilir.
Reklam
Proletarya süreç içinde ancak kendi sınıfının çıkarlarının bilincinde olmayı başardığı zaman, somut tarihsel etkinliğini devrimci eyleme dönüştürebilir.
Ezilen sınıfın kapitalizme karşı yönelen yarı bilinçli eylemi, kendi içinde henüz bir devrim yapamamıştır. Bir işçi hareketi, ancak proletarya kendi sınıf çıkarlarının bilincine vardığı zaman gerçek bir devrimci hareket özelliğini kazanacaktır.
İnsan, kapitalist toplumda, yaşamının anlamsızlığını, yaptığı her şeyin sıkıcı ve tekdüze olduğunu fark ederse, istediği şekilde düşünemediğini, istediklerini gerçekleştiremediği ve özgür olmadığını kavrayacaktır. Fromm’a göre böylece birey, içinde bulunduğu toplumdaki işlevini tam olarak yerine getirmeyecektir.
Fromm insanın toplumsal etkinliğinin içeriğini ve yönünü, toplum tarafından onaylanmış ve toplum üyelerinin büyük çoğunluğunca benimsenmiş örnekler ve normlar aracılığıyla belirlendiğine inanır. Fromm’a göre insanın gerçek, doğru, aklı başında saydığı her şey kendi toplumunun onayladığı klişelerdir. Bu klişelere uymayan ve farkına varılma alanının dışında tutulan her şey işte bilinçdışıdır.
Reklam
İnsanın toplumun talepleriyle belli bir ölçüde uyuşmayan somut duyumsal deneyimlerin farkına varması sonucunda ortaya çıkan en önemli duygu, Fromm’a göre, toplumun soyutlanma ve yanız kalma korkusudur. İnsan kendisini başkalarından ayrı tutacak bir konumda bulunmaktan korkar ve bu nedenle de çoğunluğun düşüncesine katılmak, kendi düşüncesine sahip çıkmaktan daha önemli hale gelir.
Fromm’a göre “bilinçdışı” terimi esrarlı bir sözcüktür. Bilinç dışı diye bir şey yoktur; yalnızca bilincinde olduğumuz ve olmadığımız davranışlar vardır. İşte bu bilincinde olmadığımız davranışlarımıza bilinçdışı diyoruz.
Bireysel hastalıklar toplumun bozukluklarının daha önce ve daha dolaysız biçimde yansıtırlar. Kişisel hastalıkların tedavisi öncelikle toplumsal bozuklukların iyileştirilmesine dayanır.
İşçi sınıfının yerine getireceği idealleri yoktur, ancak eski, çökmekte olan burjuva toplumunun gebe olduğu yeni toplumun ögelerini serbestleştirme durumundadır.
Reklam
Marx açıkça göstermiştir ki, insanlık konumu, tarihsel koşulların dışında, soyut bir olgu olarak ele alınmaz. Çünkü toplumsal olma özelliği tüm hareketin genel özelliğidir.
Her birey toplumsal ve biyolojik yapısına bağlı olan şu ikilemi taşır: doğumdan başlayan “hayvanlık ve insanlık” ilkeleri aynı anda ve birlikte insanı etkileri altında tutarlar. Bu iki ilke, insan ve doğa arasında varolan çelişkinin ürünü ve insanlık konumunun sonucudur.
Freud’un aksine insanın hem en güzel hem de en çirkin eğilimlerin onun değişmez, doğuştan sahip olduğu özelliklerin değil, insanı yaratan toplumsal sürecin sonucu olduğunu söyler.
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.