Tanrı’yı sızlanıp yakınabilmek için tanınmayacak kılığa soktuk ve şimdi o gerçekten karanlık oldu, kavranılmaz, anlaşılmaz oldu. Bu yüzden de tüm yaşam karmakarışık, korkunç ve türlü esrarlarla örülü hale geldi.
Bu dünyada oturanlar, dıştan bakılınca çok renkli etkiler yapıyorlardı, fakat içlerini açar açmaz, kimsesizlikleri ve ruhlarındaki huzursuzluklarıyla, belirli ölçüde hep birbirlerine benzemekteydiler.
Biri bizlerden azıcık farklı olmayagörsün, herkes ona hemen diş gıcırdatıyor, eziyet etmeye kalkıyor ve kendilerine olağandışı gelen ne varsa hepsini onun ruhundan kazıyıp çıkarmaya yelteniyorlar.
O zaman sapsarı bir yüzle, utangaçça gülümsemeye çabalayarak oradan uzaklaşır, öfkelenmeden fakat derin bir şaşkınlıkla “Onlara ne bundan?” diye düşünürdü.
“Eğer suçluysam Tanrı’nın indinde suçluyum. Öyleyse onlara ne oluyor?”