Cok farklı, daha ziyade bir tiyatro izliyor gibisiniz okurken. Kitap anlatıcinin kendi zihnindeki konuşmalarla, hatırladığı mahkeme sırasındaki diyaloglardan oluşuyor. Takibi bu nedenle oldukça güç. Başlarda bu tarz bir yazım yabanciligi çeksem de daha sonra buna alıştım ve oldukça sürükleyici geldi. Bay Schaad in hatirladiklari ile birlikte adeta bir polisiye roman haline geliyor.
Gercek nedir? Bir kişi sanık sandalyesinde oturduğunda, onu tanıyan bilen insanların bakışı nasıl etkilenir, muhakeme yetenekleri nasil kaybolur. Tanık olmak olmak onları gerçekten uzaklaştırır ve anın büyüsünde onlar da zihinlerinde yeni oluşan senaryoları mi anlatırlar, yoksa sadece gerçeği mi anlatırlar?
Peki ya sanık, kendi zihninde nasıl gel-gitler yaşar. Gerçekten suçlu mudur yoksa masum mu? Hatıraları onu da yanıltır mi?
adalet, gerçekler ve yanılsamalara dair...