Şiirler, okuduğunuzda bir başka dünyaya götürüyor sizi. Şair, imgeleriyle her okunuşta başka tat bırakan bir üslupta yazmış. Okunmasını tavsiye ederim.
İsyan
Yazın yağan yağmura bile
Bu kadar yakışmazdı,
Elleri olmasa bulutların,
Vermeseler fitillerini
Yakmasalar zifiri karanlığı.
Gaz lambasının altında
Ürkek çocukların,
Tozpembe korkuları,
Yakmasa zifiri karanlığı,
İsyan,
Bu kadar yakışmazdı.
Oysa mürekkebime akıtmıştım,
Umutlarımı yazmak için,
Söz vermişti Ağustos böcekleri,
Mutlu olacaktık hatta bir zaman.
Haykırırken yalnızlığımızı asice.
Hem de yan yana,
Söz verememiştik hatırlarsan.
Hatırlamak kolay değil ki,
Gün be gün unutuyor insan .
Heyelanlar yüklü omuzuma dokunmayın,
Bırakın çöksünler secdelerce.
Dolunay aydınlatamaz göğümüzü,
Gözlerimizi kararttığımız sahnelerde.
Ne papatyalarla taç yapmayı bilirim ben,
Ne de güller yetiştirebilirim.
Ben sonsuzluğa mavi bir yolcu,
Ben kendimin kölesiyim .
Artık yazamıyorum !
Belki de yazacak bir şey kalmamıştır.
Türküler öksüz, şiirler yetim,
Sevdalar yarım ve kimsesiz kalmıştır.
Leylekler de göçe başlayınca,
Telefon direkleri bile yalnızlaşmıştır.
Yeryüzü anlamsızlaşmış,
Yeryüzü bayağılanmış,
Yeryüzü kararmıştır.
Belki bundan mütevellittir herşey,
Belki buna binaendir birkaç şey.
Tarumar edilmiş gelecekler,
Hayaller kuklalaştırılmış oyuncak,
Düşünce bir damla okyanusta,
Düşündükçe insan sararıp solacak.
Bundan mütevellit mütevazı,
Buna binaen yaşanacak.
Bir sancı var dudaklarımda,
Sustukça bir sancı.
Haykıramamak oturur nefesime.
Kırılmamış her aynaya baktığımda
Bir efkar basıyor şakaklarımı.
Sofralar kuruyorum
Ben ölmedikçe ölmeyecek gençliğime.
Lokma lokma çiğnenirken
Çürük dişler arasında,
Yara bere içinde avuçlarım
Kan doluyor kışkırtılı.
Zar zor takındığınız
Samimiyetsiz gülüşlerimiz,
Ne kadar da sefil.
Nasıl da kahkahalı.