Egemen iktidar, "makbul vatandaş" olarak tanımladığı kitlelerin yardımıyla, daha doğrusu suç ortaklığıyla şiddeti gündelik yaşam alanındaki söylem ve pratiklerde sıradanlaştırarak yeniden üretir. Bu süreçte, toplumsal bilinçyapısı faşizan bir biçimde yapılandırılır; sıradan insan farklı düşünenlerden, farklı din ve etnisiteden olanlardan, farklı cinsel eğilime sahip olanlardan, kısaca "öteki"lerden korkar, nefret eder ve söylemsel, eylemsel şiddeti kullanarak iktidarın kendi varoluşunu tehdit ettiğini bilincine yerleştirdiği bu unsurardan kurtulmak ister.
Toplumlar, kendilerini iktidarların baskısından kurtararak, demokratik ve özgür bir toplum kurgusunu gerçekleştirerek barış içersinde yaşayabilirler. Toplumların özgürleşmesi uzun bir süreçtir, bu nedenle barışçı demokratik iletişimin yaratılması ilk wadımlardandır. Ezilen tüm toplumsal grupların kendilerini ifade edeceği demokratik iletişimin yaratılmasında alternatif medyaya ve barış medyasına büyük bir görev düşer. Sonuç olarak, güçlü muhalif toplumsal bir örgütlenmenin desteğindeki barış medyası toplumsal bellekte barışa, eşitliğe, kardeşliğe ilişkin imgeleri vurgulayarak, barışçı bir toplumsal kültürün oluşturulmasına ve özgür bir geleceğin yaratılmasına katkı sunabilir.