Şükrün mikyası ; kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır hürmetsizliktir haram helal demeden rast geleni yemektir
Evet, mü'min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenâlığı için yalnız acır.
Tahakkümle(zorbalık) değil, belki lütufla ıslahına çalışır. Onun için nass-i hadîs(açık hüküm) ile
"Üç günden fazla mü'min mü'mine küsüp, kat'-i mükâleme etmeyecek."
Eğer esbâb-ı adâvet (düşmanlığa seven şeyler) galebe çalıp adâvet hakîkatiyle bir kalbde bulunsa, o vakit muhabbet mecâzî olur.
Tasannu' ve temelluk (yapmacık ve dalvakul hareket) sûretine girer.
Ey insafsız adem! Şimdi bak ki, mü'min kardeşine kin ve adâvet ne kadar zulümdür. Çünkü nasıl ki sen âdî, küçük taşları Ka'be'den daha ehemmiyetli ve Cebel-i Uhud'dan daha büyük desen, çirkin bir akılsızlık edersin!
Aynen öyle de, Ka'be hürmetinde olan "îmân" ve Cebel-i Uhud azametinde olan "İslâmiyet" gibi çok evsâf-ı İslâmiye, muhabbeti ve ittifakı istediği halde, mü'mine karşı adâvete sebebiyet veren ve âdî taşlar hükmünde olan bazı kusûrâti îmân ve İslâmiyet'e tercih etmek, o derece insafsızlık ve akılsızlık ve pek büyük bir zulüm olduğunu aklın varsa anlarsın!
🫂
Dünyada ki manevi cennet
“Katiyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billahtır.Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.”