Sonra kendisini bu aşka rağmen hâlâ fabrikaya bağlayan kuvveti, artan maaşının ağırlığını düşündü. Bu bir hakkı sükûttu (sus payı). İşte susturuyordu: halbuki onun zalim ve kuvvetli tesiri altında değil yalnız kendisi, asıl daha yüksektekiler susmuşlardı; daha yükseklerde bile tesir gösteren bu tedbir sermayedarlara altın, mezarlara ölü yetiştiriyordu.
Bu sırada kendini böyle sokağa atan hükümeti hatırladı, insan kalbinde daima, daima yer bulan hıyanete, zulme karşı bir uzun müddet şaştı, düşündü, halledemedi.
İşçi korunmasızdır, ölüme
mahkûmdur, emreden hep, zenginlerdir. Şimdi anlıyordu ki milletin çıkarları üzerine titreyen kuvvetli bir kalp
gerekti, onu uyarmalı, zorlamalıydı.