Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İmam Ebu Yûsuf İmam Muhammed

Menâkıb-ı İmam Ebû Hanife

İmam Zehebi

Menâkıb-ı İmam Ebû Hanife Hakkında

Menâkıb-ı İmam Ebû Hanife konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Elimizdeki bu eser, dünya Müslümanlarının yarısının, hatta daha fazlasının dinde İmam olarak kabul ettikleri İmam A’zam Ebû Hanîfe ve onun en büyük ve güzîde iki talebesi olan İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed b. Hasan’ın hayatları, eski tabirle menkîbeleri hakkındadır. Hanefî mezhebinin bu üç büyük imamının doğum, nesep, fıkıh ve hadiste hoca ve talebeleri; ibâdet, verâ, takvâ, ahlâk yönünden fazîletleri, ilmî mücadeleleri, cerh ve ta’dil imamlarının onlar hakkındaki kanâatleri, diğer imamlarla aralarında geçen hâdiseler… Kitabı daha da önemli hale getiren ise yazarı İmam Zehebî, İslam tarihinin yetiştirdiği en büyük hadis ve tarih âlimlerinden olmasıdır. Kitabı tahkîk eden zât ise bu toprakların 20. Yüzyılda yetiştirdiği en büyük müdekkik ve münekkitlerinden olan İmam Muhammed Zâhid el-Kevserî’dir. İmam Kevserî, Hanefî mezhebinin ilk imamlarının tamamı hakkında çalışmaları vardır. İmam Ebû Hanîfe’nin bizim üzerimizdeki hakkı çok büyüktür. Bir büyük zâtın buyurduğu gibi, her gün en az bir Fatiha, üç İhlâs sûresi okuyup İmam Ebû Hanîfe’nin ruhuna hediye etmek her Müslümana lazımdır. Biz de bir nebze olsun onun bizim üzerimizdeki hakkını ifa etmek için bu kitabın tercümesini Müslüman kardeşlerimizin istifâdesine sunmaya çalıştık. Muvaffâkiyet Allah’tandır.
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 7 dk.Sayfa Sayısı: 216Basım Tarihi: 6 Şubat 2018İlk Yayın Tarihi: Mayıs 2015Yayınevi: Kayıhan Yayınları
ISBN: 9786055996840Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 44.3
Erkek% 55.7
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

İmam Zehebi
İmam ZehebiYazar · 13 kitap
Fıkıh, hadîs ve târih âlimi. İsmi, Muhammed bin Ahmed bin Osman bin Kaymaz bin Abdullah et-Türkmânî el-Mısrî olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. Lakabı ise Şemsüddîn’dir. 673 (m. 1274) senesi Rebî’ul-âhır ayında Şam’da doğdu. 748 (m. 1348) senesi Zilka’de ayının üçünde, Pazartesi gecesi, gece yarısından önce Mısır’da vefât etti. Bâb-üs-sagîr denilen yere defnedildi. Ailesi: Zehebî, aslen Türkmâniyye ailesinden olup, dedesi Diyârbekr’e bağlı Meyâfârikin şehrinden idi ve orada 661 (m. 1262) senesinde vefât etti. Dedem Fahrüddîn Ebû Ahmed Osman, ticâret ve san’atla meşgûl oldu. Fakat ma’rifet ve hüsn-ül-yakîn sahibi idi. Babası Şihâbüddîn Ahmed, kuyumculuk san’atını seçti ve bu san’atta çok mahir ve Zehebî (kuyumcu) diye meşhûr oldu. Aynı zamanda ilimle de meşgûl olan Şihâbüddîn Ahmed, 666 (m. 1267) senesinde Mikdâd el-Kavsî’den “Sahîh-ül-Buhârî”yi dinledi. Ömrünün sonlarına doğru hacca gitti. Dînine bağlı olup, geceleri ibâdetle meşgûl olurdu. Kuyumculuk san’atı sebebiyle çok zengin oldu. Malıyla birçok kimseyi esâretten kurtararak, hürriyetlerine kavuşturdu. Aslen Mûsullu olan, Akmüddîn Ebû Bekr Sencer bin Abdullah ismindeki zengin, aynı zamanda akıllı ve sâlih bir zatın kızıyla evli idi. Zehebî’nin çocukluğu ve ilim öğrenmeğe başlaması: Zehebî, babasının san’atı ile anıldı. Kendisi de ismini “İbn-üz-Zehebî diye yazdı. İlk zamanlarında babasının san’atıyla meşgûl olması sebebiyle, Salâh es-Safdî, Tâcüddîn Sübkî, el-Hüseynî, İmâdüddîn İbni Kesir ve birçok âlim tarafından Zehebî ismiyle çağrıldı. Çocukluğu, dînine bağlı olan ailesinin himâyesinde geçti. Çocuk terbiyesini çok iyi bilen, el-Basbas diye meşhûr Alâeddîn Ali bin Muhammed el-Halebî isimli bir mürebbinin elinde yetişti. Onun mektebinde dört sene okudu ve terbiye gördü. Daha sonra Şâgûr Mescidi’nin İmâm ve hatîbi olan Mes’ûd bin Abdullah es-Sâlihî’den, Kur’ân-ı kerîmi öğrendi ve huzûrunda tam kırk hatim indirdi. Ondan sonra oradaki ba’zı âlimlerin ders meclislerine gidip, derslerini dinledi. Meşhûr Iraklı âlim İzzüddîn el-Fârûsî, 690 (m. 1291) senesinde Dımeşk’a geldiği zaman, Zehebî onun meclisine gidip, ondan hadîs-i şerîf dinledi. Zehebî onsekiz yaşında iken, kırâat ve hadîs-i şerîf ilmine yöneldi. 691 (m. 1292) senesinde Şeyh-ül-Kurrâ (Kırâat âlimlerinin reîsi) Cemâlüddîn Ebû İshâk İbrâhim bin Dâvûd el-Askalânî’den kırâat ilmini okudu. Bundan başka, Mecdüddîn Ebî Bekr bin Muhammed el-Mürsi, Şemsüddîn Ebî Abdullah Muhammed bin Mensûr el-Halebî ve Ebû Hafa Ömer bin Kavvâs’dan da kırâat ilmini öğrendi ve genç yaşta bu ilimde yüksek derecelere kavuştu. Daha sonra da Şemsüddîn Ebû Abdullah Muhammed bin Abdülazîz ed-Dimyâtî’den okudu. Zehebî, kırâat ilmi yanında, hadîs ilmine de çok önem verdi. Birçok hadîs âlimiyle görüştü. Bizzat kendisi, Şihâbüddîn Gazi bin Abdürrahmân ed-Dımeşkî, Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed el-Makdisî, Mahmûd bin Yahyâ et-Teminî ed-Dımeşkî, Muhammed bin Nasîruddîn el-Müezzin, Mahmûd bin Muhammed el-Harâitî’den hadîs-i şerîf dinlediğini haber verdi. İlmî yolculukları: Zehebî’de ilim öğrenmek, âlimlerle görüşüp onlardan istifâde etmek arzusu çoktu. Fakat babasından ilim öğrenmek için seyahate çıkma teşviki görmedi. Babası, önceleri onu yanından ayırmak istemedi Zehebî, bu konu hakkında şöyle der: “İlim öğrenmek için seyahate çıkmayı çok istedim. Fakat, babamın râzı olmaması sebebiyle çıkamadım.” ilim öğrenmenin edeblerinden birisi de, ana-babanın rızâsını almak olduğundan, Zehebî ilimden ayrı kalmaya üzülmekle birlikte, anası ve babasına karşı gelmedi. Zehebî, zâten ailesinin tek evladı idi. Yirmi yaşına basınca, babası, yakın yerlere gidip gelmesine izin verdi. 693 (m. 1294) senesi, Zehebî’nin ilmî yolculuklara başlama senesi olarak kabûl edilir. Zehebî’nin ilk seyahati, 693 (m. 1294) senesinde Ba’lebek’e oldu. Orada el-Muvaffak en-Nasîbî’den kırâat ilmi öğrendi ve Kur’ân-ı kerîmin tamâmını okudu. Hadîs âlimi İmâm Tâcüddîn Ebû Muhammed el-Magribî’den hadîs-i şerîf dinledi. Bu seyahatinde, birçok âlimle görüştü. Daha sonra Haleb’e gitti. Orada Alâüddîn Ebî Saîd el-Ermevî ile görüşüp, derslerini dinledi. Onun hakkında Zehebî; “Alâüddîn Ebî Saîd el-Ermevî’ye gittim ve ondan çok şey öğrendim. O, dînine bağlı, akıl ve iffet sahibi, ne üstün ve ne güzel hocadır” diyerek, hocasını övdü. Ayrıca Haleb ve civarında birçok âlimden ilim ve ahlâk öğrendi. Hama, Humus, Trablus, Kerk, Maaria, Basra, Nablûs, Remle, Kudüs, Tebük ve o civarda birçok şehirlere ilmî yolcukluklarda bulundu. Zehebî, 695 (m. 1296) senesi Receb ayında Filistin’e, oradan da Mısır’a gitti. Orada ilk önce İbn-üz-Zâhirî diye bilinen Cemâlüddîn Ebü’l-Abbâs Ahmed bin Muhammed el-Halebî ile görüştü. Ondan hadîs-i şerîf dinledi. Bunu, kendi yazmış olduğu Târîh-ül-İslâm’ındâ; Mısır diyarında ilk önce Halebî’den hadîs dinledim” diye bildirdi. Zehebî, Mısır’da birçok zâtlarla görüştü. Orada Ebü’l-Meâlî Ahmed bin İshâk el-Ebrekûhî, Şeyh-ül-İslâm Kâdı’l-kudât Takıyyüddîn Ebü’l Feth. Muhammed; bin Ali, Allâme Şerefüddîn Abdülmü’min bin Halef ed-Dimyâtî’den ilim öğrendi. Daha sonra İskenderiyye’ye gitti. Orada Ebi’l-Haccâc Yûsuf bin Hasen et-Teymî el-Kâbisî el-İskenderânî ile görüştü ve ondan “Tecrid” adlı eserini dinledi. Ayrıca orada kırâat âlimlerinden İmâm Şerâfüddîn Ebi’l-Hüseyn Yahyâ bin Ahmed el-Cüzâmî el-İskenderânî’den kırâat ilmini okudu. Sahnûn diye meşhûr İmâm-ül-Mukrî Sadrüddîn Ebil-Kâsım Abdürrahmân bin Abdülhalîm ile görüştü. Sonra Belbîs’e gitti ve burada hadîs-i şerîf dinledi. Zehebî, İbn-i Hişâm’ın “Sîret”inin tamâmını hocası Ebü’l-Meâlî el-Ebrakûhî’den altı günde okudu. 698 (m. 1298) senesinde, babasının vefâtının akabinde, Zehebî, hac farizasını yerine getirmek için yolculuğa aktı. Kendisi bu yolculuğu “Târîh-ül-İslâm”da şöyle anlatır: “Emîr Şemsüddîn el-Ayntâbî de bizimle birlikte hac yolculuğuna çıktı. Beraberinde âlimler de vardı, Müstensıriyye Medresesi hadîs kürsüsü âlimi İbn-ül-Hırât diye meşhûr Ebû Abdullah Muhammed bin Abdülmuhsin de bu yolculukta bulundu. Bu yolculukta, bu âlimden “El-Ferec ba’d-eş-şidde” kitabını dinledim.” Ayrıca; Mekke, Arafe, Minâ ve Medine’de birçok âlimden hadîs-i şerîf dinledim” der. Zehebî’nin ilime olan sevgisi: Zehebî, hayâtı boyunca, ilim öğrenmeden bir an bile geri durmadı. Hiçbir engel onu dersten ve hadîs dinlemekten alıkoyamadı. Zehebî, sâdece kırâat ve hadîs ilmi ile değil, birçok ilimden nasîbini aldı. Nahiv ilmini Muvaffakuddîn Ebî Abdullah Muhammed bin Ebi’l-Alâ en-Nasîbî el-Ba’lebeki’den öğrendi ve nahiv ilmine dâir “El-Hâcibiyye” kitabını dinledi. Arab dili ve edebiyatının inceliklerini İbn-ün-Nühaş diye meşhûr, Şeyh Behâüddîn Muhammed bin İbrâhim’den öğrendi. Zehebî, târih hakkında yazılmış eserlerle de meşgûl oldu. Megârî, siyer, umûmî’ târih, mu’cemât hakkında hocalarından çok şey dinledi. Zehebî, asrındaki âlimlerden; Cemâlüddîn Ebü’l-Haccâc Yûsuf, Takıyyüddîn Ebü’l-Abbâs Ahmed, Alemüddîn Ebû Muhammed Kâsım ile de görüştü ve uzun zaman onların derslerini dinledi. Zehebî, ders aldığı İbn-i Teymiyye’ye ba’zı i’tikâd ve fıkıh mes’elelerinde uymayıp, muhalefet etti ve ona ba’zı nasihatlerde bulundu. Ba’zı görüşlerinin yanlış olduğunu söyledi. Zehebî, 729 (m. 1328) senesi Cemâzil-âhır ayının onyedisinde, Zâhiriyye hadîs külliyesine müderris oldu. 739 (m. 1338) senesinde, Medrese-i Nefisiyye’de ders okuttu. Ayrıca Meşhed-i Urve, Dâr-ül-hadîs-it-Tenkiziyye, Dâr-ül-hadîs-il-Fâdılıyye ve Ümmü Sâlih Mescidi gibi yerlerde hadîs bölümü başkanlığı yaptı. Âlimlerin hakkındaki sözleri: Zehebî, çeşitli ilimlerde meşhûr olması yanında, zühd, verâ’ ve sağlam İ’tikâd sahibi idi. Zaman zaman tasavvuf erbâbı ile görüştü. Onların sohbetlerinde bulundu. Talebesi Takıyyüddîn İbni Râfi’ es-Selâmî; “Zehebî, sâlih, hayırlı, mütevâzi, güzel ahlâk sahibi, sohbeti tatlı bir zât idi. Zamanlarını, eser yazmak ve ibâdetle geçirdi. Çok cömert idi” diye bildirdi. Zerkeşî; “Zehebî, zühd ve Îsâr sahibi ve hayırlı işlere koşan bir zât olup, ömrünü, Resûl-i ekremin ( aleyhisselâm ) hadîs-i şerîflerini öğrenmekle geçirdi” dedi. İbn-i Kâdı “Şühbet-ül-esedî” isimli eserinde; “Zehebî’den; Sübkî, el-Berzâlî, el-Alâî, İbn-i Kesir, İbn-i Râfî’. İbn-i Receb ve birçok âlim hadîs-i şerîf dinledi ve rivâyette bulundular” diye yazmaktadır. Refîki ve hocası Alemüddîn el-Berzâlî onun hakkında; “Zehebî, faziletli, hafızası kuvvetli bir zât idi. İlimle meşgûl oldu. İlim öğrenmek ve hadîs-i şerîf dinlemek için çok yerler dolaştı. Çeşitli ilim dallarında birçok eser yazdı. Kırâat âlimleri hakkında bilgisi çoktu” dediler. Talebesi Selâhaddîn Safdî; “Hocam Zehebî, allâme ve Hâfız idi. Hadîs-i şerîfler ve hadîs ricali hakkında bilgisi çoktu. Üstün bir zekâsı vardı. Çok kitap yazdı. Çok kimseler ondan ilim öğrendi. Muhaddisül-asr (asrının büyük hadîs âlimi) idi. Çok kimseler ondan hadîs-i şerîf dinledi. Gece-gündüz hadîs-i şerîf ilmine hizmet etti. Dil ve kalemini bu uğurda kullandı” demektedir. Talebesi el-Hüseynî ise; “Hocam Zehebî, allâme, Şeyh-ül-Muhaddisîn, Muhaddis-üş-Şâm olup, büyük târih âlimi idi” dedi. Diğer bir talebesi olan İbn-i Kesir de; “Hocam Zehebî, Şeyh-ül-Muhaddisîn, İslâm tarihçisi ve hadîs hafızı idi. Büyük âlim Ebû Abdullah Muhammed bin Muhammed el-Mûsulî, Dımeşk’a geldiğinde, Zehebî’den ilim öğrendi” demektedir. Hâfız İbn-i Nâsıruddîn; “Zehebî, Hâfız, büyük âlim ve İslâm tarihçisi idi.” İbn-i Hacer el-Askalânî; “Zehebî, zamanının büyüğü, anlayışı ve zihni kuvvetli idi. Cerh ve ta’dîl husûslarında büyük bir bilgiye sahip idi. Tâcüddîn Sübkî’nin dediği gibi; sanki bütün ümmet bir saha üzerinde toplanmış, Zehebî de onları gözden geçirmiş, teker teker incelemiş, sonra onlara dâir birer birer ma’lûmat vermeye başlamıştır” dediler. Vefâtı: Zehebî’nin, son zamanlarında gözleri görmez oldu. Buna rağmen ders vemeye devam etti. 748 (m. 1348) senesi Zilka’de ayının üçünde, Pazartesi gecesi, gece yarısından önce Mısır’da vefât etti. Bâb-üs-sagîr denilen kabristana defnedildi. Zamanın büyük âlimleri cenâze namazında bulundu. Tâcüddîn Sübkî bunlardan idi. Talebeleri, sevenleri, hakkında mersiyeler söylediler. Zehebî vefât ettiğinde, geriye; biri laz, ikisi erkek, üç evlâdı kaldı. Herbiri ilim sahibi idi. Oğulları Ebüdderdâ Abdullah ile Şıhâbüddîn Ebû Hüreyre Abdürrahmân idi.