Türk milliyetçilerinin kaderi budur. Çetin zamanların adamıdırlar. Belâ yağmuru yağarken şemsiye gibi baş üstünde taşınır, iyi günlerde bir kenara atılırlar.
Hilal geldiği yerlere tekrar varacaktır. Dünkü hıyanetin merkezi olan kavim kırıntıları nasıl yalnız kendilerine zarar verdi ise, bugünkü hıyanetin mihrakı olan taklit mikropları da yalnız kendini ezdirecektir.
Bir de ümmetçilik var. Kendini müslüman sanan bürü tutup karşısındakini sorguya çekiyor. Türkçü müsün? Ümmetçi mi? Adam Müslümanlığı bilse bu suali sormayı hakkı olmadığını da bilir.
Solcu gençler ölüyor, öldürüyor, dağa çıkıyor, kefenleri boğazlarında dolaşıyor. Fikirleri boğazlarında dolaşıyor. Fikirleri yanlış, fiilleri kötü, eylemleri suç olabilir. Fakat bir başka yönleri var. İnandıkları şey için ölümü göze alabiliyorlar.
Mesele
Öncelikle yazar hakkında bilgi verecek olursam,
Dündar Taşer; 27 Mayıs Darbesi'nde Milli Birlik Komitesi üyesi emekli kurmay binbaşı, ve ülkemizin kıymetlı bir ideoloğudur.
Mesele, sayın Taşer'in; ülkenin karanlık çağları olarak adlandırılan 1969-1972 yıllarında kaleme aldığı, Türkiye'nin ideolojik bunalımını ve özellikle