Ermişlik yolunda bir takım şeylerden kendini mahrum etmek, nefsini hizaya getirmek vardır. Bu yüzden erenlerin bedeni zayıf düşer; bedenin zayıf düşmesi, o dar, sıkıcı evin yıkılıp, yerine ruha lâyık bir saray yapmak içindir...
İlim ve hikmet, doğru yol ile eğri yolu belirtmek içindir... Aziz dostum, her şey görünmez ki. Rüzgâr da gizlidir. Onu tozların yükselişinde, yaprakların savruluşunda seyret!..
Sabırlılar, doğrular, sâdıklar, fakirleri doyuranlar; yol kesenler, ahlâksızlar olmadıkça, lanetlenmiş şeytan bulunmadıkça, nasıl anlaşılır? Nasıl belli olurdu?
Dünyadaki bütün işler, sebepler, birbirine zıt bu iki varlığın birleşmesi ile düzene girer. Çünkü ne rûh bedensiz iş görebilir, ne de beden ruhsuz parmağını bile kımıldatamaz...
Herkes güzel bir yüze bakmaktan hoşlanır. Fakat bu hoşlanma, o güzel yüz sahibinin, özünün de, ruhunun da, ahlakının da güzel olmasına bağlıdır. Yüzün güzelliği, özün çirkinliğini gizleyemez, yeninden yakasından o çirkinlik er geç görünür.
Ne olurdu, şu dünya kaşlarını hiç çatmasaydı! İnsanlara daima gülseydi, daima acısaydı! Her an ortaya bir acılık katmasaydı ve şekilden şekle girerek insanı paralamasaydı.
İnsanın bedeni dolayısıyla gönlü misafir evine benzer. Çeşitli üzüntüler, düşüncelerde o evde kalmaya gelen misafirler gibidir. Arif, beden evine gelen misafirlerden şikayet etmez. Neşeli ve gamlı düşünceleri iyi karşılar onları hoş görür, çünkü onlar tanrı misafirleridir. Biraz duracaklar, sonra gideceklerdir.
Padişah Leyla'ya şöyle dedi:
-Mecnun'un dağılıp perişan olmasına sebep olan Leyla sen misin? Sendeki güzellik diğer güzellerdekinden daha fazla değil ki...
Leyla cevap verdi:
-Sen sus, çünkü sen Mecnun değilsin.