Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Metafizik ve Evrim

Fevzi Yiğit

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Kanaatımizce türlerin birbirinden dönüşmesi ve tek hücreli canlının bütün canlıların atası olması anlamında evrim, bilimsel bir gerçeklik değil ideolojik ve felsefi bir kabuldür. Teist evrimcilere göre ise evrim bilimsel bir gerçekliktir ve bu yüzden onu kabullenmek gayet akıllıca bir tutumdur. Lakin ilginç olan şey, bir gün bilim adamlarının evrim düşüncesinden vaz geçme ihtimalinin mevcudiyetidir. Buna, teorinin bir gün ispatlanabileceği ihtimali hatırlatılarak cevap verilebilir. Kanaatimizce evrim düşüncesi ideolojik bir kavrayıştır ve akla yatkın da değildir. Çünkü aklın prensiplerinden birisi olan nedensellik prensibi gereğince tek bir hücrenin farklılaştığını gördüğümüzde bunun bir sebebi olduğunu biliriz. Evrim teorisi bunun soyut, akıllı ve bilinçli sebepleri olmadığını bunun bilinçsiz bir rastlantının ürünü olduğunu söyler. Yani bu teori suret, fail ve gaye nedeni görmezlikten gelir. Ayrıca ilâhi kitaplarda örneğin Kur'ânda yer alan birçok ifadenin evrimci söyleve aykırı olduğunu söylemek gerekir. Bu yüzden teist evrimciler ilâhi kitaplardaki bu verileri tevil yoluna gitmektedir.
Rastlantı ve tesadüfün bütünü oluşturması imkânsız ol. duğu gibi bütünün içerisinde öyle parçalar vardır ki bunlara rastlantının hükmetmesi daha da imkânsızdır. Bunların başında göz gelir. Bergson'a göre gözün evrimi mümkün değil. dir çünkü göz görürken ancak arazi değişimler yaşar. Bu ise niteliksel değişime sebep olmaz. Tesadüfler büyük ve önemli değişimlerin niteliksel ve ontolojik nedeni olarak gösterilemez. Çünkü niteliksel değişim görmeyen gözün görmesi ya da görme prensiplerinin değişimidir ki bunun zamanla biriken küçük değişimlerle oluşması imkânsızdır. Ayrıca gözdeki değişimler ile “bağlı olduğu merkezdeki değişimlerin” eş güdümlü olarak gerçekleşmesi tesadüfün imkânsızlık kat sayısını artırır.” Hâsılı, doğanın bilinçsizliği ve evrimin gayesiz oluşu hakkında söylenenler gerçekten şaşırtıcıdır. Çünkü doğanın seçiminden bahsediyorsak ve bunun bireyin hayatta kalmasını sağladığını söylüyorsak aklen burada birçok bilinçli seçim var demektir. Öte taraftan doğa yasaları nedenselliğe dayanması yönünden zorunluluğu içerirken fertlerin taşıdığı potansiyel, durum, hal, tavır ve koşullar yönünden ise olasılığı içerir. Öyleyse doğanın yatay yönde aktif dikey yönde pasif olduğu söylenebilir. Mevcutlar dikey yönde yani var kılma ve neden olma yönünden birbirlerinden derece farkıyla ayırt olunurlar. Yatay yönde ise mâhiyet dediğimiz özler oluşturur. Acaba hayvanlar arasındaki farklılık mâhiyet farkı mıdıf yoksa derece farkı mı?
Reklam
Titus Burckhardt, İslâm Tasavvuf Doktrinine Giriş adlı eserinde modern Batı'nın düşünsel hastalıklarını insanın fıtratında mevcut bir imkânın gelişmesine bağlar. Şöyle ki, düşünce kendi haline bırakılınca yapay, gayrı insani, niceliksel ve kendi içerisinde hapsolmuş şekilde soyutlamalar yapmaya başlar. Bu durumda insan varlığı ve varoluşu parçalar; kendisini doğaya yabancı ve hasım kılar. İlâhi akıldan yüz çevirdiği oranda evrendeki çoklu birliği kavrayamaz. Şu hâlde yaın analiz ve sentez seviyesinde yani rasyonel seviyede varlık ile bilmek birbirini tahrip eder ki bu da her türlü bölünme ve anlaşmazlığın sebebidir. Evrim teorisi gibi modernler teorilerin çoğu bu rasyonaliteden doğar.” Evrim teorisi madde ve suret gibi metafizik öğretilere sırtını döndüğü için büyük bir çıkmazın içerisindedir. Guenon'a göre madde, madde olması itibariyle yok edilemez, değişmez gizil bir güçtür. Madde insanın yetersizliği dolayısıyla değil mâhiyeti gereği anlaşılabilecek bir şey değildir. Eşya maddesiyle değil sureti vasıtasıyla bilinir.“ Bir bütünü parçalarından sadece birine indirgeyerek açıklamak aslında gerçek bir izah biçimi olmadığından hiçbir modern teori madde-suret öğretisinin yerini alamaz.”
İbn Miskeveyhe (6. 421/1030) göre metafizik hakikatler gizli, saklı ve tecrübe edilmez şeyler olduklarından dolayı de. ğil bizim eksikliğimizden dolayı tam olarak idrak edilemezler. Bizim onlara nazaran konumumuz yarasanın güneş karşısındaki konumu gibidir. Buna rağmen insan eşyanın hakikatine şu iki yoldan biriyle varabilir: duyular ve akıl. İnsan duyular ile bilgi edinmede diğer canlılarla ortaktır; dolayısıyla bu yolla hakikate ulaşılamaz. Akli idrak ise uzun ve kararlı riyazetlere katlanarak ve duyumlardan uzaklaşılarak ancak sağanabilir. Çünkü insan ne zaman akli bir manaya yönelse vehim, hislerden elde edilen süreti bu mananın yerine geçirmeye çalışır.
Bugün artık evrim düşüncesi modern dünyanın temel yapı taşlarından birisi olarak kabul edilmektedir.” Bu durum başta belirttiğimiz üzere Batı'nın felsefi tutumu ve bilim anlayışıyla uyum içerisindedir. Yine de evrimin bilimsel bir gerçek olmaktan ziyade bir tür felsefi ilke ve ideoloji olduğu söylenmelidir. Öte taraftan Darwinden bugüne kadar bazı biyologlar evrimi fiziksel veya kimyasal bir yasa gibi kabul etmektedirler. Öyle ki onlardan bazıları, “Evrimin ışığı olmaksızın biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur.” demektedir.” Bu durum -yukarıda söylendiği gibimodern bir bilimin kendi evreninde nasıl da ideolojik ve felsefi olarak konumlandığını çok iyi göstermektedir. Bu alanda özellikle güçlü propagandaların etkisi oldukça fazladır. Belki de modern zamanlarda insanlar, bilimsel olduğu söylenen hiçbir meselede ikna olmaya bu kadar zorlanmamıştır.
Dış dünyada hâkim olan biyolojik yaşam gerçekten harikulade bir sistemdir ve bunun tesadüfen kurulması ve hatta insanın bunu tam olarak anlaması zordur. Evrensel çapta gerçekleşen ve insan iradesini aşan bir varoluş, olsa olsa tanrısal olabilir. Çünkü insanın kendi keşif ve buluşları bir açıdan şunu göstermiştir ki canlı veya cansız herhangi bir varoluş müthiş bir bilginin ürünüdür. Belki de evrimci düşünceye mensup birçok ateistin sorunu insan biçimci, kâdir-i mutlak ve rastgele iş yapan bir Tanrı imajını ölçü alması ve buradan hareketle Tanrı'nın diğer niteliklerini görmemesi ve O'nu dış dünyadaki varoluştan koparak âlemlerin ötesine atmasıdır. Dinlerin kabul ettiği Tanrı ise ontolojik olarak âlemle münesebet halindedir. Hatta âlem Tanrı'nın tecelli ve zuhürudur. Bu sebeple yaratılışı savunan geniş bir kitle evrim düşüncesiyle Tanrı fikri arasında kesin ve tam bir zıtlığın olduğunu düşünür.
Reklam
Behe görmenin nasıl gerçekleştiğinin ve gözün yapısının iyice bilinmesiyle evrimci mantığın ne kadar yetersiz oldugunun anlaşılacağını dile getirir. Bir şeye göz diyebilmek için bilfiil görüyor olması gerekir. Evrimleşen bir gözün başlangıçta eksik ve yetkin olmaması nedeniyle görmemesi gerekir. Bu durumda evrilen şey göz olmaz. Öyleyse farklı hayvanlar üzerinde ilerleyerek gözün evrimleşmesi imkânsızdır. Darwin gözün ışığa karşı hassas bir sinir parçasından evrimleştiğini söylerken bu sinir parçasının kökeninin sorgulanacağını düşünmemiştir. Sinirlerin oluşumu ve ışığa karşı hassasiyet göstermesi yaşamın genel izahından daha kolay izahlar değildir.” Behe'ye göre sistemi oluşturan eksiltilemez bir karmaşıklık ve parçalar arası uyum tanrısal tasarımın en açık kanıtıdır.” Karmaşık bir sistem maddi olarak basit bir birime indirgenemez. İndirgeme, üstte olanın altta olana, karmaşık olanın basit olana, daha az bilinenin daha iyi bilinene irca edilmesidir.” Buna göre bütün bir canlılık tek hücreli bir canlıya indirgenemez.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.