Metropol ve İmgelem

Ahmet Oktay

Metropol ve İmgelem Gönderileri

Metropol ve İmgelem kitaplarını, Metropol ve İmgelem sözleri ve alıntılarını, Metropol ve İmgelem yazarlarını, Metropol ve İmgelem yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kent Patolojileri Ve Romanlara Yansıyan Birtakım Taşralı...
Kemal Bilbaşar'ın Denizin Çağrısı ve Yusuf Atılgan'ın Ana­yurt Oteli romanlarında, hem öyküsel hem söylemsel düz­lemde bir hısımlık olduğunu başka bir yazımda belirtmiştim. Bu iki anlatının başkişileri olan öğretmen ile katip Zebercet, psikanaliz sözcülüğüne başvurarak dillendirirsem, gizli ikti­darsız kişilerdir. Ama bu kişisel/bireysel gerçekliklerini algı­layışları ve durumlarına tepki verişleri, yazıldıkları, var edil­dikleri dönemin somut siyasal, toplumsal, kültürel koşulla­ rınca belirlenmiştir. Bilbaşar'ın öğretmeni de Atılgan'ın Ze­bercet'i de taşradan kurtuluşu canlarına kıyarak bulurlar. Bir farkla: Zebercet, piçi olduğu ailenin otelinde dip odalardan birinde "katip" olarak yaşarken canına kıymadan önce öl­dürmeyi sınar: Kedide ve temizlikçi kadında. Öğretmen de Zebercet de otel mekanında karşılaştıkları kadınlarla cinsel ilişkide bulunamazlar. Eros aşkınlaştırılmış (sınıfsal ve dü­ şünsel açıdan) kadın imgesine yanaşamaz,toplumsal onayın aşağılaştırdığı kadına yönelir: Etini sermaye edene ve teca­vüze ses çıkaramayan hizmetçiye. Bu iki kadın figüründe ci­ simleşen özgür ve sömürülen emekçi ile gönüllü köle arasın­ daki nesnel/tinsel davranış biçimi ne kadar farklıdır. Serma­ye-beden (Denizin Çağrısı'nın Adalet'i) saldırgan ve ele ge­ çiricidir; kentte'dir ve acımasız bir kapitalist gibi davranır. Aptal değildir: Para önünde duruyorsa onu almaması/kul­lanmaması akıldışıdır. Oysa Anayurt Oteli ' nin temizlikçi ka­ dını taşra'dadır. Fahişelik mesleği değildir, yine de fahişe ola­rak kullanılabileceğini bilir.
Sayfa 85 - İşKitabı okudu
İskender'in vulgerleşmesinden devam...
Dönemin siyasal sorunlarına ilişkin sunumlar, metinlerin ku­rucu öznesi'nin kişisel/bireysel dramının aksesuvarına dönüş­ türülmüş gibidirler. Aşırı dozda sunulan cinsellik, şiddet, al­kol ve uyuşturucu, sözcük oyunları, dramatik olmak isteyen biçemi yer yer vulgerleştirmektedir. Medya ve gösteri-bağım­lı bir biçem, Madonnavari bir kışkırtıcılık söz konusudur. Ünlü şarkıcı bir parçasında "Are you want to fuck us?" di­ye soruyordu. Tam da Küçük İskender'in tonlamasıdır bu. Madonna ünlü kliplerinde, konserlerinde kiliseyi kızdır­mak için "Like a Virgin"i söylerken orgazm halini oynuyor­sa, Küçük İskender de dergi fotoğrafçılarına çıplak poz vermekten çekinmiyor. Şiire içselleştirilmek istenen sado-mazo­hist ve terörist atmosfer, tam da bu türden medyatik uygula­malar dolayısıyla ironik biçimde melodrama dönüşme tehli­kesi taşıyor.
Sayfa 81 - İşKitabı okudu
Reklam
İskender'in imgesel tavrının, siyasal yetersizliği...
1990'larda erotik/pornografik olan, Küçük İskender gibi bir şairde yukarda değindiğim üzre siyasal içerimler de yük­lenerek sınırsız biçimde dışa vurulmaktadır. Ancak, bu tavır alış, zaman zaman tecimsel/medyatik olma tehlikesiyle yüz­ yüze gelmekte, dolayısıyla asıl vurgunun çok biçimli Eros'a, daha özelinde de homoseksüelliğe
Sayfa 79 - İşKitabı okudu
Nazım'ın modern kenti ve proleterya...
Nazım, tüm yapıtında diyalektik materyalist mantığa bağ­lı kalmıştır denebilir. Belki şu nedenle: Nazım'ın 1925-1940 arasında anladığı bağlamda, Marksizm/komünizm her tür­lü muğlaklığı ortadan kaldırmış; doğal, toplumsal ve birey­sel tüm karmaşıklığı ve çelişkileri sona erdirmiştir. "Vakt-i kerahet" geldiğinde denize karşı demlenen Cev­det Bey'in ruhu "demir çarıklıdır" ve "bir hamam tasının mahrem şehveti" ve "koynuna ilk girdiği kızıl saçlı kadının" anısı ile titremektedir. Nazım Hikmet için modern kent, as­lında tam da Necip Fazıl'ın korkusunu biçimlendiren olum­suz özellikleri dolayısıyla haksızlığın ve isyanın, dönüştürüm isteğinin mekanı olmuştur. Nazım Hikmet, modern kentin çatışmacı gerçekliği karşısında mücadeleyi değil, tevekkülü ve içe katlanmayı seven maneviyatçı bireye karşı o tarihlerde iyimserliği açıkça görülen başkaldırıcı/yapıcı tarihsel özne olan proletaryayı öne sürmüştür.
Sayfa 60 - İşKitabı okudu
Zizekyen, duygusal havale ya da eft...
Anlamların alımlanma ya da yorumlan­ma süreçlerindeki kaymalar, yerinden çıkmalar son derece karmaşıktır. Bu noktada şu söylenebilir: Doğruluk, her zaman için yanlışlıkla eklemlenmiş olarak, yanlışın içine yerleşmiş olarak algılanır. En derin duyguların bile "başkalarına hava­le edilebileceğini" söyleyen Slavoj Zizek, bizim toplumu­muzda da iyi bilinen "ağıtçı" ya da "ağlayıcı" kadınların varlığına işaret ediyor ve şu alaycı cümleyi yazıyor: "Böylece, biz­ler zamanımızı daha karlı işler yaparak -örneğin merhumun mirasını paylaşma işini tartışarak- geçirirken, yas tutma gö­revimizi de başkaları sayesinde yerine getirmiş oluruz." Zizek, "popüler televizyon dizilerinde" karşılaştığımız gülme efek­tine değinirken konuyu daha güncelleştiriyor ve şu yorumu getiriyor: "Bu gülme, gülmenin kendiliğinden hissetmeyle de­ğil, görevle ilgili bir mesele olduğu paradoksunu ima ettiği için epey ilginçtir, ama yeterli değildir, zira bu efektten son­ra çoğunlukla gülmeyiz. Tek doğru cevap, televizyon cihazı içinde cisimleşmiş olan Öteki'nin bizi gülme görevimizden bi­le kurtarmakta olduğu, bizim yerimize güldüğüdür. Böylece aptalca işler yaptığımız yorucu bir günün sonunda bütün ge­ce televizyon ekranına uykulu gözlerle bakmaktan başka bir şey yapmamış olsak bile, sonradan, öteki aracılığıyla, gerçek­ten iyi vakit geçirmiş olduğumuzu söyleyebiliriz."
Sayfa 54 - İşKitabı okudu
İtalyan kesim .esettür ya da ördeklik...
Lüks arzusu İslamcı kesimlerin zenginleri arasın­da burjuvalardan hiç de geri kalmamaktadır. Tesettür defile­lerinde gözlenen "ihtişam"ın yanı sıra Erbakan Hoca'nın kı­zının düğününde, özellikle kadın konukların ipek giysileri ve "yedi katlı pasta kesilmesi" de" anımsanabilir. Kuşkusuz, zühd ve takva ile kanaatkarlık, Ülgener'in de belirttiği üzre, özellikle Medine döneminden itibaren İslamın belirleyici öğe­si olma gücünü yitirmiştir: Mekke/Medine arasındaki ayrımı Ülgener, "sure" ve "ayet" düzleminde izlemeyi bile göze ala­rak şunları yazmaktadır: "İlk Mekke ayetlerinin derin vecd ve uluhiyeti yanında; işlek bir ticaret dünyasına hakkını ver­mek üzre özenle çizilmiş liberal bir piyasa düzeni ve üstelik dünya malını hem de bol tarafından yiyip içmeyi helal kılan ayetler. İslam, kabul etmek lazımdır ki, kuruluşundan kısa za­man sonra ve hele Emevi saltanatının baş döndürücü ihtişa­mı içinde Mekke devrinin zühd ve takva dünyasına gide gi­de yabancılaşmış oluyordu. "
Sayfa 37 - İşKitabı okudu
Reklam
Oktay'a alkış: Özal'ın .skerleri ve güncelliği...
Mort'un "manik" olarak nitelediği tüketim arzusu, Tür­kiye'de ki "ekonomik düşüşe " rağmen de gücünden hiçbir şey yitirmemektedir ve üstüne üstlük: "Finans piyasalarıyla pera­kende arasındaki ortaklık geç-kapitalist refah imgeleri yarat­maktadır. " Yarın 'ın ertelendiği noktadır bu. Mort'un İngil­tere bağlamında yaptığı "istikrarsızlıkla iç içe yaşam" nite­lemesi, Türkiye'nin 12 Eylül darbesi sonrasında ve o darbe­nin otoriter payandaları sayesinde iktidar olabilen Özal dö­nemi ekonomisinin hala süregiden temel olgusudur. İstikrar­sızlık, ekonomik ve siyasal düzeyde genişlemekte ve içselleş­mektedir. Bireysel maddi-manevi korkular ve kaygılarla ar­zular ve nesneler bir ortak-yaşarlık (symbios) içindedir. "Mağazaları dolaşmanın hiper-erotikleştirilmesi, bir şans oyunu ya da talih çarkı olarak ekonomi; şimdi, yarın yok - bunlar maddi yaşamın popüler temsillerinden bazılarıdır."Ama bu süreç, (tüketimin kitlelere içselleşmesi,yeni yok­sulların bir "refah görüntüsü" alabilmek için koşturur hale gelmesi; istikrarsızlığın gerçekliğin doğal görünümü olarak belirmesi, görüntü eşitlenirken mallar arasındaki kalite far­kının büyümesi ve markaların yeni bir çekim alanı haline gel­mesi) lüksü; tam da Braudel'in vurguladığı biçimde "bitmez tükenmez bir sınıf savaşı" alanı kılmaktadır.
Sayfa 35 - İşKitabı okudu
Kuyruğum dik, eşofmanım Adidas ve lol
Kaldı ki, lüks artık çoğuldur, seyyar tezgaha inerek ina­nılmaz biçimde demokratikleşmiştir. Tasarımcı ve modacı görünüşü eşitlemektedir anında. Ama yanılmayalım: Salt sim­gesel düzlemde değildir eşitleştirici tüketim; maddi düzeyde­dir de . Söylemek bile fazla: Kalite farkı her zaman yürürlük­tedir ve çeşit çeşit jeans vardır elbet. Ama taksitli ve indirim­li satışların yanı sıra, özellikle beyaz yakalılar arasında hız­la yaygınlaşan kredi kartı gibi uygulamalar, her kesimden in­sanı fiili müşteri kılmaktadır. Metropol yaşamına özgü bütün bu olgular Frank Mort'un sözleriyle, "yeni yoksul kesimlerin bir refah görüntüsü satın almalarını" sağlamak üzre dev­reye sokulan genişletilmiş piyasa mekanizmalarıdır.
Sayfa 30 - İşKitabı okudu
Biraradalık: Yemek Ve Yemeğin Buğusu
Metropol, lüksün üretildiği ve tüketildiği uzamdır. İstan­bul'un büyük caddelerinde ve semtlerinde kolaylıkla izlene­bilir bu olgu: İstiklal Caddesi'nde, Bağdat Caddesi'nde , Os­manbey ve Şişli'de, Altıyol'da. Bulvarlar, Benjamin'in vurgu­ladığı gibi flaneur'ün gerçekliği gözlediği ve son kertede yok­sulla zenginin varlıklarını karşılıklı olarak algıladıkları, bir­birlerini fark ettikleri yer olmaktan çıkmıştır artık. Bulvar, şimdi her türlü lüksün bir tür eşitlenmişlik kisvesi altında pa­zarlandığı ve görüntüsel tüketiminin sağlandığı yerdir: Herkes dilediği sürece Ak merkez gibi alışveriş mağazalarında (bazılarında sinema bile bulunmaktadır) "window shopping" (camekan alışverişi) yapabilmekte ve eğlenebilmektedir. Malik olamasak bile lük­sü gözlerimizle tüketebiliriz
Sayfa 30 - İşKitabı okudu
İlkokul mezunu ama aynı zamanda şark cingözü de olan sarı sendikacılar...
Türkiye'de, gelişmiş kapitalist ülkeler­de gözlemlenen türden bir işçi aristokrasisi henüz oluşmuş değildir. Ama bu yolda belirgin bir eğilim bulunduğu öne sü­rülebilir. Özellikle sendika yöneticileri başta olmak üzre, isyerlerinde belli bir statü edinmiş bazı işçi sınıfı üyelerinin farklı bir konumda bulundukları ve üst gelir gruplarına öz­gü yaşam biçimine özendikleri rahatlıkla söylenebilir. Bu kesimin mal mülk edinme tutkusu hiç de orta sınıf üyesi bir burjuvadan daha az değildir.
Sayfa 28 - İşKitabı okudu
65 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.