Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Metropol ve İmgelem

Ahmet Oktay

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
insansız batan bir gemi gibi korkunç yalnızlığını taşıyarak her gün biraz iner dibe.
Reklam
Nazım'ın modern kenti ve proleterya...
Nazım, tüm yapıtında diyalektik materyalist mantığa bağ­lı kalmıştır denebilir. Belki şu nedenle: Nazım'ın 1925-1940 arasında anladığı bağlamda, Marksizm/komünizm her tür­lü muğlaklığı ortadan kaldırmış; doğal, toplumsal ve birey­sel tüm karmaşıklığı ve çelişkileri sona erdirmiştir. "Vakt-i kerahet" geldiğinde denize karşı demlenen Cev­det Bey'in ruhu "demir çarıklıdır" ve "bir hamam tasının mahrem şehveti" ve "koynuna ilk girdiği kızıl saçlı kadının" anısı ile titremektedir. Nazım Hikmet için modern kent, as­lında tam da Necip Fazıl'ın korkusunu biçimlendiren olum­suz özellikleri dolayısıyla haksızlığın ve isyanın, dönüştürüm isteğinin mekanı olmuştur. Nazım Hikmet, modern kentin çatışmacı gerçekliği karşısında mücadeleyi değil, tevekkülü ve içe katlanmayı seven maneviyatçı bireye karşı o tarihlerde iyimserliği açıkça görülen başkaldırıcı/yapıcı tarihsel özne olan proletaryayı öne sürmüştür.
Sayfa 60 - İşKitabı okudu
Konar göçerlik kafi: Sandalyem, çadırım, masam ve eriklen votkam...
Kapitalistleşme sürecini ya­şayan Türkiye'de, doğayla şeyleşmiş bir ilişki içinde insan. Yabancı ona. Çünkü doğanın kendiliğinden biçimde, aracı­sız sahiplenilebilecek öğeleri; deniz, güneş, orman, dağ artık birer meta. Dolayısıyla onlardan yararlanabilmek ancak sa­tın almakla olası. Ama böylece doğayı olduğu gibi yaşayamı­yor insan. Onunla olmuyor. Ona bütünüyle ya da geçici bi­çimde sahip oluyor. Üstelik bu sahiplenme apaçık bir sınıf­sal içerik yansıtıyor. Doğaya gerçek anlamda yerleşebilenler egemen sınıf(lar}ın üyeleri. Alt gelir gruplarının ve işçi sını­fının üyelerinin doğaya çıkabilmesi, bütün bir yıl en temel ge­reksinimlerden tasarruf yapılmasıyla ya da borçlanmayla ola­naklı. Ama bu koşullarda bile ancak pansiyonlara sığınabi­liyorlar. Doğayla birliktelikten söz edilebilir mi burada? Yaz boyu, binlerce, on binlerce kişinin arasında böylesine bir bir­liktelik olanaklı mı? Doğayla bütünleşme denen, aslında tu­rizm sanayiinin üretip beslediği tatil ideolojisi'nin zorunlu kıldığı pratikten başka bir şey değil.
Sayfa 118 - İşKitabı okudu
Biraradalık: Yemek Ve Yemeğin Buğusu
Metropol, lüksün üretildiği ve tüketildiği uzamdır. İstan­bul'un büyük caddelerinde ve semtlerinde kolaylıkla izlene­bilir bu olgu: İstiklal Caddesi'nde, Bağdat Caddesi'nde , Os­manbey ve Şişli'de, Altıyol'da. Bulvarlar, Benjamin'in vurgu­ladığı gibi flaneur'ün gerçekliği gözlediği ve son kertede yok­sulla zenginin varlıklarını karşılıklı olarak algıladıkları, bir­birlerini fark ettikleri yer olmaktan çıkmıştır artık. Bulvar, şimdi her türlü lüksün bir tür eşitlenmişlik kisvesi altında pa­zarlandığı ve görüntüsel tüketiminin sağlandığı yerdir: Herkes dilediği sürece Ak merkez gibi alışveriş mağazalarında (bazılarında sinema bile bulunmaktadır) "window shopping" (camekan alışverişi) yapabilmekte ve eğlenebilmektedir. Malik olamasak bile lük­sü gözlerimizle tüketebiliriz
Sayfa 30 - İşKitabı okudu
Reklam
Küçük pencerem bahçeye bakar Bademler, erikler gecey e bakar Bir ışık dökülür yapraklardan şıkır şıkır Filizler susmuş, tohumlar uyumuş
Turgut Uyar
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.