Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Menşei Tanıma Yolları Tenkidi

Mevzu Hadisler

Mehmet Yaşar Kandemir

Mevzu Hadisler Sözleri ve Alıntıları

Mevzu Hadisler sözleri ve alıntılarını, Mevzu Hadisler kitap alıntılarını, Mevzu Hadisler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hadis olduğu ileri sürülen haberlerin, bu iki esasa muhalefet (Kuran ve Sahih hadis) sebebiyle kolayca tanınması mümkündür. Dünyanın ömrünü tayin eden bir uydurmada Hz. Peygamber’in, “Dünyanın ömrü yedi bin senedir. Biz yedinci binin içinde bulunmaktayız” dediği iddia edilmektedir. Resül-i Ekrem’in (s.a.) vefatından bu yana bin dört yüz küsur sene geçmiş olmasına rağmen dünyanın hâlâ ayakta durması her şeyden önce bu sözü yalanlamaktadır. Kaldı ki bu söz, hem âyetlere hem de sahih hadise muhaliftir. Kur’ân-ı Kerîm’de, “Senden kıyametin ne Zaman kopacağını sorarlar. De ki, onun vaktini yalnız Rabbim bilir." "Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek Allah’a mahsustur." buyurulmakta, Hz. Peygamber diliyle de “Ben gaybı bilmem” denmektedir. Yine “Cibrîl Hadisi” diye meşhur olan hadîs-i şerîfte ise Hz. Peygamber, kıyametten bahisle, “Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha fazla bir bilgiye sahip değildir””, buyurarak kıyametin ne zaman vuku bulacağını bilmediğini söylemiştir. Şu hale göre yukarıdaki haber hem Kitab’a, hem de sahih sünnete muhalif olduğu için uydurmadır.
İşte Şam’ın bir ucundan kalkıp Yemen ’in bir ucuna kadar giden bir hadis duyabilmek için o günün meşakkatli yolculuğuna seve seve katlanan! bu sünnet muhâfızları sayesindedir ki sahih hadisler uydurmalarından ayrılmış ve korunabilmiştir. Hattâ durumu belirtmek veyâ gerektiğinde yalancılarla mücâdele edebilmek için hadis diye uydurulmuş sözleri bile ezberlemişlerdir. Yahyâ b. Ma’în’in (ö 233/ 847) gizli gizli bir şeyler yazdığını farkeden Ahmed b. Hanbel (ö_241/855), “Anladığıma göre sen -uydurma olduğunu bildiğin hâlde- Mâmer’in Ebân’dan, onun da Enes’den duyduğu iddiâ edilen sahifeyi yazıyorsun. Pekâlâ biri sana, hem Ebân’ı tenkid ediyorsun hem de onun hadisini yazıyorsun, dese ne yaparsın?” diye sorduğunda Yahyâ şu cevabı verir: “Allah iyiliğini versin! Ben onun uydurma olduğunu elbette bilerek yazıyor ve hepsini ezberliyorum. Şayet biri çıkıp da senedden Ebân’ı kaldırarak yerine Sâbit’in adını koyacak olursa, bu sayede ben ona “yalan söylüyorsun” diyebileceğim"
Sayfa 134
Reklam
Oğlunun mektepten ağlayarak geldiğini gören Sa'd bin Tarif, onun, muallimi tarafından dövüldüğü için ağladığını öğrenince pek hiddetlenmiş ve "Vallahi şimdi ben muallimleri rezil edeceğim" diyerek İkrime ve İbn Abbas tarikiyle gelen bir hadiste Hz. Peygamber’in şöyle söylediğini uydurmuştur: "Çocuklarınızın muallimleri, sizin en şerli olanlarınızdır. Onlar yetimlere karşı pek merhametsiz, yoksullara karşı da çok insafsızdırlar."
Şu'be'nin (ö. 160/776) bu mevzudaki celadeti doğrusu zikredilmeğe değer. Onun bir merkebe binerek gitmekte olduğunu gören bir muhaddis, nereye gittiğini öğrenmek ister. Şu'be şu cevabı verir: "Resulullah'ın söylemediği dört yüz hadisi uyduran Ca'fer b. Zübeyr'e (ö. 140/757 civarı) düşmanlığımı ilan etmeye gidiyorum"
Muhammed b. Rabî’ bir defasında, Sahîh-i Buhâri’de de mevcut olan şu hadisi rivâyet etmişti: “Allah Teâlâ kendi rızasını arayarak "La ilâhe illallah” diyen kimseye cehennem ateşini haram etmiştir”. Orada hazır bulunan Ebü Eyyüb el-Ensârî (ö. 51/671) bu sözü duyar duymaz “Vallâhi Hz. Peygamber’in böyle bir söz söylediğini zannetmiyorum”, demiştir. Böylece o, bu sözü bildiği âyet-i kerîmelere muhalif bulduğu ve Hz. Peygamber’den buna benzer bir söz işitmediği için kabul etmemiştir. Demek oluyor ki, Ebü Eyyüb, Muhammed b. Rabi‘in hadisi yanlış anladığını veya tam ifâde edemediğini düşünerek hadis metnini tenkit etmiştir.
Bak o da güzel hikaye ha
300 (912) tarihinden sonra zuhür ederek bir parşömen tomarına yazdığı hadisleri yaymaya çalışan Ibn Ebi'd-Dünyâ diye meşhur olan Osman b. Hattâb, bu lakabı kendisine Hz. Ali’nin verdiğini söylemektedir. Hızır ile karşılaştığını ve ondan 400 sene yaşayacağını öğrendiğini haber veren bu Tancalı sahtekâr, 327’de (938) Ölmüştür.
Reklam
"Kim benim ağzımdan bilerek hadis uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın" mealinde olan hadisi bu mevzudaki hadisler arasında en çok bilinip mütevatir olarak rivayet edilenidir. Aşere-i mübeşşerenin naklinde ittifak ettiği bu mütevatir hadis, altmıştan fazla sahabe tarafından rivayet edilmektedir.
... bu meselede muhaddisler son derece titiz davranmışlar ve hadis rivayetinde en ufak bir yalanını tesbit ettikleri râvîyi derhâl terketmişlerdir. Abdullâh b. Mübârek, hadis rivâyetinde yalan söylemekle ithâm edilen biri hakkındaki nefretini şu sözlerle ifâde etmiştir: “Böyle bir adamdan hadis rivâyet etmektense yol kesicilik yapmak bence daha iyi bir şeydir."
Sayfa 110
Âlimlerin Kıssacılar Karşısındaki Konumu
Halkın din mevzûundaki büyük cehâleti yüzünden, gerçek İslâm âlimlerini sahtesinden ayırmadıklarını,kim daha fazla bağırıp eğlendirici hikâyeler anlatırsa ona daha çok itibar ettiklerini göstermektedir Hatta, Süyûti bile, kıssacıların alehinde konuşuyor diye avam tabakası tarafından ölümle tehdit edilmiştir. !!
Ashâb-ı kirâma ve daha sonraki zevâta aitmiş gibi gösterilen birtakım sözler de mevzû kelimesinin şümûlüne girmektedir. Yalnız mevzû kelimesi, mutlak olarak kullanıldığı zaman, Hz. Peygamber adına uydurulan sözleri ifâde etmektedir. Başkaları hakkında uydurulmuş sözler için de çoğu zaman "هذا موضوع على فلان (bu falan adına uydurulmuştur)." ifadesi kullanılmaktadır.*
Sayfa 14 - *Abdülhay el-Leknevî
Reklam
Sahabilerin, Hz.Peygamber'den duyduğu bir hadisi orada bulunmayanlara iletmek hususundaki gayret ve himmetleri bilinmektedir. Birçok sahabinin görüp işittiği haberlerin ise, mütevatir derecesine ulaşmış olarak daha sonraki nesillere intikal etmesi gerekir. Hadis diye nakledilen sözler arasında öyleleri vardır ki, onların birçok sahabinin huzurunda söylendiği iddia edilmektedir. Bu durum karşısında, o haberin veya hadisenin şahitlerinden hiç değilse büyük bir kısmının onu rivayet etmesi beklenir. Aksi takdirde o iddianın bir yalandan ibaret olduğu anlaşılır. Haccetü'l - veda' dönüşünde Hz.Peygamber'in, Gadir-i Hum denilen yerde mola vererek, Hz.Ali'yi kendinden sonra halife tayin ettiğini ve fakat orada bulunan ashabın bu haberi ittifakla gizlediklerini söyleyen Rafizilerin iddiası böyledir. Bu uydurmanın mütevatir olması bir yana, sahih bir isnadı bile yoktur. Bu mesele hakkında Hz.Ebubekir'in halife seçildiği sakife gününde, Hz.Ömer'in vefatı üzerine altı kişilik şuranın teşekkül etttiği zamanda ve nihayet Hz.Osman'ın şehadetini müteakip Hz.Ali'nin hilafeti üzerinde münakaşalar yapıldığı günlerde, ashabdan hiç değilse bir kişinin ortaya çıkıp durumu açıklaması beklenmez miydi? Görüldüğü üzere bu rivayet Rafizilerin uydurmalarından biridir.
Sahâbîlerin, Hz. Peygamber’den duydugu bir hadîsi omada bulunmayanlara iletmek hususundaki gayret ve himmetleri bilinmektedir. Birçok sahâbînin görüp işittiği haberlerin ise, mütevatir derecesine ulaşmış olarak daha sonraki nesillere intikal etmesi gerekir. Hadis diye nakledilen sözler arasında öyleleri vardır ki, onların birçok sahâbînin
Sayfa 185
Romantik islamcılar her yerde
İbn Kayyim el-Cevziyye de( ö. 751/1350) "Bir insan aşık olur, iffetli olarak yaşar ve sonra da ölürse, şehit olur." mealindeki zayıf hadisi şu sözlerle tenkid eder: "Bu hadisin isnadı güneş gibi olsa, o yine hata, yine vehim olurdu."
Kıssacıların Halk ve Âlimler Karşısındaki Durumları
Şarlatan kıssacıların sahte tavırlarına aldanarak onları büyük âlim diye kabul eden halk tabakası, İslam âlimleri ile kıssacılar arasındaki cereyan eden çetim savaşlarda -ne gariptir ki- kıssacıların taraflarını tutmuşlardır.
Demek ki aşırı tarafgirlik, fırkaçılık, grupçuluk zihniyeti, bazı kimselerde dini şuuru imhâ ederek onun yerini almış ve bu hırs onları Peygamber'lerine iftira edecek kadar seviyesiz yapmıştır.
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.