Johnny Trump, kirlenmiş nemli havayı tiksintiyle soludu. Hurdası çıkmış birkaç taksi hâlâ bagaj kapısının önünde bekliyordu. Prinair'in 94 sefer sayılı uçağı Saint-Domingue'den iki saat gecikmeyle, 20.50 yerine 22.50'de gelmişti. Yolculardan bir kısmı dostlarıyla buluşmuş, bir kısmı da San Juan'a gitmek için bir otobüse doluşmuştu. Bir tek Johnny, elinde çantası, yıkık dökük havaalanının önündeki kaldırımda bekliyordu. Israrla önünde dolaşıp duran taksi şoförüne bir küfür savurdu. Sonra kaygıyla çevresine bakındı. Korkudan geberiyordu. Sinirli sinirli kan çanağına dönmüş gözlerini ovuşturdu. Kokain kalıntısı. Johnny, uyuşturucu tüccarlarının alaylı bir küçümsemeyle gözüdoymaz dedikleri bir kokain tutkunuydu. Uzun zamandan beri, araba satıcılığı işini bırakmış, uyuşturucu dünyasının içine dalmıştı. Yarı Amerikalı yarı Kolombiyalı olmasına rağmen, müşterilikten kokain tüccarlığına geçmesi pek zor olmamıştı.
(Girişten)