Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Kitabı çook önceden almıştım bi' hevesle. Elime de bi' hevesle aldım okumak için ama hayal kırıklığı diyebiliriz, bu kitap için biraz abartılı bi' tabir olsa da. Çok fazla beklentim yoktu ama bu kadar da vasatın altında olacağını tahmin edemezdim açıkcası. Kitapta Milena'nın yazdığı mektupların olmaması Kafka'nın mektuplarını çok havada bırakmış. Bazı mektupları okurken ben bunla alakalı bir şey okumadım ki dedirtiyor, bu da yazıyı havada bırakıyor.
Kafka'nın abartılmış bir ünü olduğunu düşünüyorum artık, daha öncesinde Şato kitabında da umduğunu bulamayan biri olarak.
Kafka'nın "Dava" kitabı güzeldi ama gereğinden fazla kalın bi kitap olduğunu düşünüyorum. Kafka'ya dair en olumlu yorum alabilecek kitabı "Dönüşüm" bana göre.
Bu arada bu kitabı çeviren kişiye selam olsun, yarın öbür gün yanlışlıkla çevirdiği kitabı almamak için adını hep aklımda tutacağım...
Yaşayan yazarlar, yazdıklarıyla canlı bir bağ kuruyorlar, yazarların ölmemiş olmaları, kitapları için ya iyi oluyor, ya da kötü. Kitabın gerçek durumu, yazarın ölümünden sonra, daha doğrusu, yazarın ölümünden bir süre sonra ortaya çıkıyor.
Gürültü, patırtı istemiyorum, karanlık olsun istiyorum, bir yerlere gizleneyim diyorum, bunu istiyorum işte, bunu arıyorum, bunun ardından gideceğim, elimde değil.