Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Millet ve İnsan

Peyami Safa

En Eski Millet ve İnsan Gönderileri

En Eski Millet ve İnsan kitaplarını, en eski Millet ve İnsan sözleri ve alıntılarını, en eski Millet ve İnsan yazarlarını, en eski Millet ve İnsan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Birkaç idealist müstesna, yüksek tahsilin eşiğinde, istikbale nişan alan her Türk gencinin gönlünde bir apartman yatıyor. Apartman! Genç ve yaşlı, mimar ve doktor, esnaf ve avukat, tüccar ve memur, komisyoncu ve müteahhit, her şuurun altı ve üstü, boydan boya, silme apartman kesilmiştir. Apartman! Cimri parayı bunun için'biriktiriyor, iş adamı bunun için taban tepiyor, avukat bunun için mahkemede coşuyor, doktor bunun için gözünü profesörlüğe dikmiş, vekilin treni gelmeden üç vapur evvel Haydarpaşâya damlıyor. Apartman! Sabahleyin, yatakta mahmur gözler açılınca, uykunun rahaveti içinde erimiş vücudu kamçılayan, ve obüs gibi sokağa fırlatan ideal: Apartman!- Bir tek varlık sebebi, yaşamanın hikmeti-, bahtiyarlığın, temli, insanlığın gayesi, memleketin selâmeti, kâinatın sırrı: Apartman !"
Sayfa 64 - İstanbul: İstanbul Halk Basımevi (Akbaba Yayını No: 4), 1943.Kitabı okudu
"Kimse farkında değil ki apartman millî servetin mezarıdır, çünkü iç piyasalarımızda tedavül ettikçe üreyecek olan sermayeleri, damarda donmuş kan gibi hareketsiz ve kısır bırakır. Apartman böyle bir salgın halinde millî refaha değil, memleketin sefaletine yol açar. Apartman millî değil, mîllet zararına ferdî idealdir. Bundan 'apartman yapılmasın!' mânasını çıkaracak sersemlerle konuşacak değilim. Apartmanı bir refah vasıtası olmaktan bir millet gayesi olmaya kadar yükselten gayri millî, gayri beşerî, gayri medenî, hayvanca kazanç iştahına vuruyorum."
Sayfa 65 - İstanbul: İstanbul Halk Basımevi (Akbaba Yayını No: 4), 1943.Kitabı okudu
Reklam
"Bu kazanç hırsı, âmmenin menfaatini alaşağı edip yerine ferdin ve kâr gruplarının menfaatin koyan bu doymaz lüks ve mal düşkünlüğü bize, yıkılmak üzere olan Avrupa ve Amerika merkantilizminin yadigârıdır. Oralardan koğulan altın tanrısı, para tanrısı, elmas tanrısı, lüks tanrısı, her iflâs eden fikrin, her devrilen putun son vatanı burası imiş gibi, sürü sürü, Türkiye'ye göç ediyor."
Sayfa 65 - İstanbul: İstanbul Halk Basımevi (Akbaba Yayını No: 4), 1943.Kitabı okudu
"Garp medeniyetini, içtimaî müesseselerinin köklerini ve bunların tekamül tarihlerini anlamakla değil, yalnız gözbebekleriyle seven geri milletlerin bina, lüks ve süs hasreti içinde emekliyoruz. Ensesinde gümüşlü tilkinin gıdıklayışını hissetmeyen Türk kadını bedbaht, nişan yüzüğünde pırlanta kırıntılarının sıralanmadığını gören Türk kızı bedbaht, kübik divânı olmıyan ev bedbahttır. Fakat odasında kütüphane, duvarında resim, rafında kitap olmıyan ev bedbaht değildir. Zengin ailelerimizde Avrupa medeniyetini poker ve viski temsil ediyor. Bugün Avrupayı yıkan bütün sefahat tanrıları Türkiye'yi yapmıya gelmişlerdir."
Sayfa 66 - İstanbul: İstanbul Halk Basımevi (Akbaba Yayını No: 4), 1943.Kitabı okudu
"Kahraman, esire canavar gibi görünür."
Sayfa 73 - İstanbul: İstanbul Halk Basımevi (Akbaba Yayını No: 4), 1943.Kitabı okudu
Demokrasi cahil ekseriyetin tahakkümüdr
Demokrasilerin payandalarından biri de ekseriyet (çoğunluk) fikridir. Pek eski devirlerdenberi buna da hücum edilmiştir... Pascal soruyordu: “Niçin ekseriyetin peşinde koşuluyor? Daha haklı olduğu için mi? Hayır! Daha kuvvetli olduğu için!" Tarihte bir tek haklı adama karşı milyonlarca ekseriyetin aldandığı sık sık görülür. Meşhur Montesquieu, "Sayının hakimiyeti, kralların Allah namına ileri sürdükleri hakimiyetten farksızdır." diyordu. Louis Blanck için de “halk bîr sayıdan ibaret değildir". O Prondhon'a 1848'de rey veren 10 milyon Fransız'dan dörtte üçünün kara cahil olduğunu ortaya koymuştu. Stuart Mill, kendi kendini idareden âciz adamların başkaları üstünde iktidar sahibi olmalarını delilik telâkki ediyordu. Auguste Comte da, ekseriyete dayanan bir rejimde “zulmüm her yerde olduğunu-ve mesuliyetin hiç bir yerde olmadığını yazıyor ve diyordu ki: “Elime felsefenin kalemini aldığım günden, otuz senedenberi, müsavatın bir hile ve ekseriyet davasının en iğrenç bir yalan olduğunu ortaya koydum." Herbert Spencer ihtirasların kaynadığı ekseriyet oyunlarında çok defa deliliğin, akla galip geldiğini iddia ediyordu. Carlyle, demokrasinin kendi kendini tahrip ettiğine ve neticenin sıfıra sıfır elde var bir olduğuna kani idi. Mentalemhert demokrasinin ağır ağır, fakat mutlaka öldüren bir zehir olduğunu anlattı. Balzac da bu fikirdeydi ve Fransa'nın bu hakikati günün birinde pahalıya satın alarak öğreneceğini yazıyordu ve Gustave Flaubert'in gözünde demokrasi insan zekâsı için en büyük ayıptı.
Reklam
Cemiyet ve Uzviyet Bundan yedi yüz yıl önce, Îran şaîri Sadi Şirazî, insan cemiyetini insan vücuduna benzetiyordu. Neslimin hâfızası Gülistan'ın meşhur kıt’asını unutmamıştır: Beni Âdem azayı yekdigerend Ki der âferiniş zi yek gevherend Çii uzvî hederd avered ruzigâr Diğer uzvuhara nemaned karar Sadi’ye göre insan oğulları bir vücudun
Yine Sadiden bin yıl önce, Marc Aurele de: “Akıl sahibi varlıklar, diyordu, birikirlerinden ayrı oldukları halde, aralarında bir vücudun uzuvları gibi ayni müna­sebet vardır, çünkü müşterek bir eser peşinde işbirliği yapmak için yaratılmışlardır...
Cemiyetin hem fonksiyon, hem de bünye halinde uzviyetten farksız olduğuna inanan modern içtimaiyatçı­ların başında Her bert Spencerî görüyoruz. İngiliz müte­fekkirine göre ferdî uzviyetle İçtimaî uzviyet arasında hayalî değil hakikî bir eşitlik, ayniyetten farksız bir mümaselet vardır. Spencer, biyolojik taazuvun prensiplerile İçtimaî taazzuvunkiler arasında temelli bir beraberlik ve muvazilik görür. Meselâ ticarî mübadeleleri kanın devra- hile bir tutar; asabî cümle merkezini, ellerinde haber al­ma, emir ve kontrol şebekeleri bulunan büro müdürlerine benzetir; İçtimaî iş bölümile biyolojik vazifelerin taksimi arasında gayet derin bir münasebet bulunduğuna inanır.
Beni Adem azayı yekdirend Ki der aferiniş zi yek gevhered Çü uzvi bederd avered ruzigar Diğer uzvihara nemaned karar (Sadi Şirazi) Dörtlüğün anlatmak istediği şey şudur: İnsanevladı bir vücudun organları gibi bütün bir yapıya sahiptir. Bu bağ insanlığı bir arada tutar. Acıları da birbirini etkiler. Çünkü vücudun bir yerinde bir dert var ise tüm bedenin rahatı kaçar. İnsanları bir olay karşısında bir araya getiren, ortak tepki vermelerini sağlayan şey görünmeyen bu bağlardır.
105 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.