Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Milli Görüşten Muhafazakar Demokrasiye

Nureddin Nebati

En Yeni Milli Görüşten Muhafazakar Demokrasiye Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Milli Görüşten Muhafazakar Demokrasiye sözleri ve alıntılarını, en yeni Milli Görüşten Muhafazakar Demokrasiye kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
AK Parti'nin benimsediği "muhafazakâr demokrat" politika, mevcut koşullarda siyaset üretebilmek için oluşturulan meşru bir kimlik arayışının tezahürüdür. AK Parti'nin muhafazakâr demokrat politik çizgisi Refah'ın sistemle çatışma ve zıtlık içeren dil ve söyleminden oldukça farklıdır. Modern dünyanın parçası olmak, sistemden kopmadan, otantik varoluşu yeniden üretme tasavvuru AK Parti'nin politik eksenini belirlemektedir.
Sayfa 315Kitabı okudu
Cumhuriyetin kuruluşunu belirleyen jakoben mizaç, Osmanlı modernleşmesini belirleyen, bürokrasinin güçlü olduğu, merkezci, vesayetçi eğilimlerle devamlılık göstermektedir. Cumhuriyetin kurulmasıyla tarihsel bir kırılma yaşanmamış, kurucu kadro kendinden önceki dönemin ana aktörü olan İttihat ve Terakki'nin eğilimlerini devralmıştır. Kurucu elitin topluma dayattığı yekpare, homojen ulusculuk ideolojisi, Türklük kimliği dışında herhangi bir kültürel, etnik kodu bünyesine kabul etmemiştir. Toplumun çoğulcu yapısı dikkate alınmadan dayatılan bu yegâne kimlik. seküler ve köktenci bir modernleşme söylemiyle meşrulaştırılmıştır. Bu sekülarist hamleyle İslama dair tüm izler kamusal hayattan silinmeye, din salt özel alana ait bir olgu olarak konumlandırılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet'in radikal uygulamaları Şeyh Said, Menemen gibi isyanları tetiklemiş, özellikle Menemen hadisesinden sonra İslama yönelik tavır ivice sertleşmiştir. Takrir-i Sükun Yasası, İstiklal Mahkemeleri gibi travmatik hadiseler İslamcı hareketin Tek Parti dönemi boyunca yer altına çekilmesini zorunlu kılmıştır. Demokrat Parti iktidarı döneminde çevre merkeze yaklaşmak adına dikkate değer bir hamle gerçek- leştirmiştir. Demokrat Parti iktidarı sürecinde dinsel kavramlar siyasetin bir unsuru olarak kullanılsa bile, Cumhuriyetin kurucu paradigması ile çelişmeyen bir söylem üretilmiştir. Buna ragmen 27 Mayıs'a giden süreçte partinin İslâma yönelik ılımlı tavrı karalama unsuru olarak kullanılmıştır.
Sayfa 313Kitabı okudu
Reklam
İhsan Dağı'ya göre; bir kitle partisi olarak AK Parti 28 Şubat sürecinde, İslamcı bir partinin hem siyasal hem ekonomik alandan koparılıp atıldığını farketmiştir, dolayısıyla ekonomik ve toplumsal ağın içinde kalabilmek için ılımlılaşmanın gereğini görmüştür (Dağı, 2010: 123).
Sayfa 227Kitabı okudu
AK Parti'nin siyasi rotası izlendiğinde toplumun demokratikleşmesi, sivilleşme, kişi hak ve hürriyetlerinin kapsamını genişletme bağlamında önemli bir performans gösterdiği gözlemlenmektedir. "AB'ye üye olma sürecini hızlandırmak ve sonuçlandırmak" AK Parti iktidarının en temel politikalarından biri olmuştur.
Sayfa 212Kitabı okudu
Değer araştırması verilerine göre AK Parti, Milli Görüş çizgisinden farklılaşarak, geniş kesimleri içinde barındıran merkez bir parti haline gelmiştir: Teşkilat üyeleri, kendilerini sadece "İslamcı" veya "Milli Görüşçü" olarak değil; farklı siyasal anlayışlarla da tanımlamaktadır. Teşkilat üyeleri sadece İslamcı/Milli Görüşçülerden değil; aynı zamanda farklı siyasal görüşlerden müteşekkil heterojen bir yapıya sahiptir. AK Parti'nin muhafazakâr demokrat çizgisi bir ölçüde Özal dönemi ANAP geleneği ile de eklemlenmektedir. Nitekim Yalçın Akdoğan, Cumhuriyeti çağdaş ve evrensel standartlara kavuşturabilmek için dünyayla entegrasyonu hızlandırmayı amaçlayan Menderes, Özal ve Erdoğan'ı ikinci modernleşme dalgasının mimarları olarak değerlendirmektedir (Akdoğan, 2010: 8).
Sayfa 208Kitabı okudu
İsmail Safi'ye göre, Erdoğan ve AK Parti'nin çekirdeğini oluşturan Milli Görüş kökenli kadrolar, Milli Görüşle arasına mesafe koyma eğiliminde olmuştur. Erdoğan'ın bu süreçte yaşadığı şahsi değişimler ve Türkiye'nin içinde bulunduğu AB yönündeki değişim süreci, Türkiye'deki İslamcılar açısından da dönüştürücü olmuştur. AK Parti'nin benimsediği yeni söylem "muhafazakâr demokratlık"tır. Ancak bu kavrama yöneliş AK Parti temsilci ve yöneticilerinin teorik derinleşmeleri sonucu varılan bir yoldan ziyade, zorunlu bir manevra olarak da okunabilir. Bu daha ziyade "Milli Görüş kimliği yerine ikame edilebilecek daha sorunsuz ve meşru bir kimlik arayışı"nın tezahürüdür. Muhafazakâr demokrasi, Milli Görüşün katı yapısını esneterek, İslamcı yerine, dindar ama daha demokrat ve uzlaşmacı bir kimlik benimseyecektir (Safi, 2007: 293-294).
Sayfa 206Kitabı okudu
Reklam
Refah Partisi'nin programındaki doğu-batı, hak-bâtıl, bunların düzeni-Adil Düzen gibi karşıtlık yaratan ifadedeler AK Parti programında yerini, uzlaşma, barış, diyalog gibi ifadelere bırakmıştır. İslam millici, ümmetçi bir tonda değil, evrensel değerlerle bütünlük yaratan bir algı içinde konumlanmıştır.
Sayfa 200Kitabı okudu
Fazilet Partisi'nin 22 Haziran 2001'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının ardından MGH tarihinde ilk kez iki ayrı partiye bölünmüştür. Temmuz 2001'de Kutan'ın liderliğinde eski eğilimleri temsil eden Saadet Partisi, Ağustos 2001'de ise " ılımlılığı esas alan" AK Parti Türk siyasi hayatına girmiştir. Hakan Yavuz'a göre, "AKP kendini MGH'den kopmuş bir hizip olarak değil, sosyal açıdan muhafazakâr Müslüman-Türk ve ekonomik olarak liberal projesini öne çıkararak, merkez sağ seçmenleri kapsayacak dinamik bir güç olarak tanımlamayı başarmıştır (Yavuz, 2005(c): 337).
Sayfa 199Kitabı okudu
28 Şubat süreci bir kez daha kanıtlamıştır ki Cumhuriyetin kurucu dinamiklerini de belirleyen ve demokratikleşme ve sivilleşme süreçlerini sürekli olarak kesintiye uğratan bu elitist, üstenci ve jakoben yapı "sistem bekçiliği" rolünü muhafaza etmektedir.
Sayfa 193Kitabı okudu
28 Şubat atmosferi aynı zamanda statükonun pozisyonuna dair bilgileri güncellemek anlamında önemlidir. 28 Şubat Dönemi merkezin farklı kimlik taleplerine yönelik sekter ve otoriter tavrını gözler önüne sermiş, Tek Parti Dönemi atmosferini yeniden üretmiştir. Jakoben, elitist, vesayetçi damar bir kez daha kendisini halktan üstün görmüş, siyasetin içi boşaltılmış, toplumdan uzaklaştırılmıştır.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
"28 Şubat" literatürde "postmodern darbe" olarak geçmektedir. Bunun sebebi merkezin Kemalist ve seçkinci hegemonyasını tanklar ve tüfekler gölgesinde değil, ordu, yargı ve medya üçgeninde gerçekleştirilen topyekûn bir sindirme atmosferi ile yeniden üretmesidir.
Sayfa 187Kitabı okudu
Adil Düzen, 20. yüzyılda hüküm süren kapitalizme veya sosyalizme dayalı toplumsal modellerin olumlu yönlerini kapsayıp geliştiren ama bu ikisini de aşan üçüncü bir yol önermektedir. Kapitalizm ve sosyalizmin materyalizmi, tahakküme dayalı anlayışı, kültürel hegemonya eğilimi reddedilirken, örneğin kapitalizmin serbest piyasa ekonomisi, girişim teşviki, özel mülkiyet gibi unsurları ele alınıp hakkaniyet ve adalet temelinde, İslami bir revizyondan geçirilmektedir (Çınar, 2005: 137).
Sayfa 179Kitabı okudu
AD'ye göre halihazırda vuku bulan köle düzeni "Batı taklitçisi partiler" aracığıyla Türkiye'yi sömürmekteydi. Dünya emperyalizmi fakirden alıp zengine vermekte ve sadece Türkiye'yi değil, dünyadaki tüm Müslüman ülkeleri ve insanlığı domine etmekteydi (Erbakan, 1991: 2). Faizci kapitalist sistem dünyayı beş unsur (mikrop) aracılığıyla sömürmekteydi: faiz, haksız vergi, darphane, kambiyo ve kredi sistemi mikrobu. (Erbakan, 1991: 3-4).
Sayfa 175Kitabı okudu
Adil Düzen kapitalizm ve sosyalizme alternatif "ideal düzen" olarak tarif edilmektedir. Batı medeniyetinin sonradan kurduğu kapitalizm ve sosyalizm Adil Düzeni bozarak, çarpıtmıştır. Halihazırda uygulanan köle düzeni milyonlarca insanı geçim sıkıntısı, sefalet, işsizlik ve geri kalmışlığa mahkûm ederek ezmekte, yığınlardan haksız olarak elde edilen bu kazanç siyonist ve emperyalistlerden oluşan mutlu bir azınlığı güçlendirmektedir (Erbakan, 1991: 11). Bu sistemler mağduriyet ve dejenerasyona sebep olmuş ve insan tabiatına aykırı bir yapı kurmuştur. Yapılması gereken "zulümden Hakk'a dönmek"tir (Erbakan, 1991: 77). Sorun bir anlamda "yanlış idare" problemi olarak da algılanmaktadır. Nitekim İslam yönetim anlayışının temelinde ehliyet ve erdem önemli bir unsurdur. Ayrıca tek tek Müslümanların görevi "iyi ve doğru yolu izlemek, ve teşvik etmek, kötü ve yanlış yolu önlemek ve ondan sakınmak"tır (Lewis, 2011: 105).
Sayfa 174Kitabı okudu
Adil Düzen'in çıkış noktasını ve dayanaklarını anlamak bağlamında İslamın siyaset kuramı ve ekonomik yaklaşımlarını değerlendirmek gerekmektedir. Cemal Nar'a göre İslam siyasi bir dindir. "Başta Hz. Muhammed (sav) olmak üzere, Allah'ın gönderdiği bütün peygamberler, Allah'tan aldıkları ve insanları dünyada ve ahirette mutlu kılacak bütün bir ilke ve ilişkiler manzumesini belli bir düzen içinde insanlara sunan ve uygulayan 'siyaset önderleri'dir" (Nar, 2007: 23). Bu yönüyle Nar, İslamın bir devlet dini olduğunu ifade etmektedir. Devlet Allah'ın kanunlarını bütün topluma nüfuz ettirebilmek amacıyla başvurulan bir araçtır (Nar, 2007: 24). İslam hukuku dini siyasetten, siyaseti ahlaktan ve ahlakı devletten ayırmaz (Khatab ve Bouma, 2010: 21). İslam ekonomisi ise bütünlük ve denge esasına göre kurulmuştur.
Sayfa 173Kitabı okudu
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.