Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Milli Mücadele Başlarken

M. Tayyib Gökbilgin

Milli Mücadele Başlarken Gönderileri

Milli Mücadele Başlarken kitaplarını, Milli Mücadele Başlarken sözleri ve alıntılarını, Milli Mücadele Başlarken yazarlarını, Milli Mücadele Başlarken yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Rize Cemiyetleri Başka Hakimiyet Kabul Etmiyor
"Rize’de de “Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Heyet-i” diye bir teşekkül görülmektedir. Bu heyet nisan başlarında sadarete bir telgraf göndermiş ve memleketlerinin haklarını koruyacaklarını bildirmişlerdi: (…) “Osmanlı hakimiyetinden başka hiçbir hükümet idare şeklini katiyen kabul edemeyeceğimi, bu umumi milli arzunun aksine verilecek karaların elim facialar doğuracağını ve bölgede bunun tatbikinin imkânsız bulunduğunu katiyen ve müttehiden arz ve ilan ederiz.”"
Trabzon'daki Cemiyet Milli Harekete Katılıyor
"Mart 1919 İçerisinde Trabzon'da "Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti” adıyla yeni bir cemiyet teşkil olunmuştu. O zaman kuruluşu matbuatta memnunlukla kaydedilen bu cemiyetin iki gayesi olduğu bildirilmişti; 1) Vilâyetin Osmanlı devletine bağlılığını muhafaza için İlmî vesikalarla icabeden müdafaalarda bulunmak, millî haklarımızı koruyacak vasıtaların teminine çalışmak. 2) Milli haklarımızı sulh konferansında müdafaa etmek üzere icabında muhabir ve vekiller gönderilmesi ve bu kadim milli haklarımızın milletlerin kendi mukadderatlarına sahip olmak hususundaki hak ve yetkilerine dayanarak ihlal edilmemesi hususunda müessir teşebbüslerde bulunulması."
Reklam
Cemiyetler Mustafa Kemal Paşa'ya Güç Veriyor
"Kasım 1918 başlarından itibaren kurulan ve çalışmaya başlayan millî teşekküllerden birisi de Edirne Mebusu Faik Kaltakkıran, Belediye Reisi Şevket ve avukat Şeref Beylerin teşebbüsü ile faaliyete geçen "Trakya- Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” idi. Yine aynı sıralarda ve Edirne'de Batı Trakya Komitesi adıyla bir teşekkül daha meydana gelmişti ki, bunun adı sonradan "Batı Trakya Müdafaa-İ Hukuk Cemiyeti” şeklini aldı. Bu teşekkül ve millî hareketler, millî mücadelenin, kurtuluş savaşlarımızın temelleri oldu. Mustafa Kemal Paşa’ya, Anadolu'ya geçerek mücadele açmasına kuvvet ve cesaret veren, Doğu vilâyetlerinin olduğu gibi Trakyalıların da diğer bütün Türk bölgelerinin de yaşamak azminde olduğunu gösteren bu türlü millî hareketlerdi."
Teşkilatlar Aktifleşiyor ve Milli Dava Önderleri Belli Oluyor
"Erzurum Müdafaa-İ Hukuk teşkilâtına asıl kuvvet veren şey, bu memleketin heyecanlı evlatlarının durmadan, bütün güçlüklere rağmen yeis getirmeden yaptıkları teşebbüs ve çalışmalardı. Bu teşkilât halk arasında yayılmak ve yaklaştığı gün geçtikçe daha İyi görülen milli tehlike karşısında tek ümidi herkes bu teşekkülde bulmakla beraber ordunun müzaheretine İhtiyaç büyük İdi. Ordu Kumandanlarından birinin doğu vilâyetleri haklarını savunması büyük tesir yapacaktı. Evvelâ, Yakup Şevki Paşa bu İş İçin düşünülmüştü. Fakat o, teşkilât mensuplarını teşvik ve teşci etmekle yetinmiş, hastalığı yüzünden kendilerine bir yardımı dokunmayacağı mülahazasıyla özür dilemişti. Nihayet Erzurum millî hareketi, oraya 15’inci Kolordu Kumandanı olarak gönderilen Kâzım Karabekir Paşa'nın şahsında bir baş, bir hami ve bir kuvvetli el buldu. Çok geçmeden Mustafa Kemal Paşa'yı da sinesine ve başına alarak millî dâvada önderlik yapmak mazhariyetine erişti."
Doğu Vilayetleri Cemiyetleri Kuruluyor
"Mütarekeden sonraki endişe ve heyecan dolu günlerde, memleketi korumak ve onu türlü ihtiraslara kurban etmemek maksadıyla İstanbul’da teşekkül eden cemiyetlerin başında Doğu Vilayetleri Haklarını Savunma cemiyeti de bulunuyordu. (…) Merhum Süleyman Nazif Bey’in de başlarında bulunduğu bu teşekkül, yaptığı birkaç toplantıdan sonra bazı esasların müdafaasına karar verdi: Doğu vilayetleri tarih itibariyle bir Müslüman Türk memleketidir. Bu bölgede Ermeniler öteden beri küçük azınlıktır. (…) Sonradan bu cemiyetin doğu vilayetlerinde şubeler açması ve mahallen çalışması uygun görüldü ve 1919 senesi başlarından itibaren Erzurum’da bu alanda çalışmalar başladı."
Memleketler Yardım Feryadı Veriyor
"Yunan kıtaları Trakya'da sözde demiryolu boyunca fakat hakikat halde kasabalara doğru yerleşip yayıldıktan sonra buradaki Türkler arasında endişe artmıştı. 19 Mart’ta Çorlu'dan gönderilen bir telgraf, İlk alârm işaretlerinden biri sayılabilir: Bu kazanın Müslüman ahalisi adına Müftü, Belediye Reisi ve eşraftan OsmanBeyzade Reşat Bey, Trakya'nın Yunanistan'a İlhakı hakkında Çorlu Metropolitinin patrikhaneye verdiği muhtıra protesto ediliyor ve Çorlu'da yaşayan ve en az 500 senelik tarihi bir hakka sahip bulunan 17.000 Türk'e karşılık sadece 3000 Rum bulunduğu belirtiliyordu. Keza yine bu tarihte, Kilislilerin de feryadı duyuldu: Bu şehir ahalisi İstanbul'daki Kilislilerden yardım umuyor ve seslerinin alâkadar makam ve mercilere duyurulmasını İstiyorlardı. Bu sırada Kilis İngiliz İşgali altında idi. İngiliz askerleri, bu sırada, Türklerin mal ve canına karşı herhangi bir tecavüzde ve bir taşkınca harekette bulunmuyorlardı. Şüphesiz ki, zahiren mülâyim olan bu siyaset hakikatte milletin benliğini ve mukavemet ruhunu öldürmeye matuftu. Fakat bu bölgenin Fransızlara verileceği haberi, halk üzerinde çok fena bir tesir yapmıştı. Çünkü Fransızların Adana mıntıkasında yaptıkları fena muameleler ve cinayetler günü gününe Kilislilerin kulağına gelmekte idi."
Reklam
Darülfünunlarda Islahatlar
"Damat Ferit Paşa kabinesi iktidara geldiği günden itibaren Darülfünun’da bir ıslahat yapmayı düşünmüştü. (…) Her fakülteyi ıslaha memur bir heyet teşkil olundu. (…) Türk kızlarının ilmi seviyelerini daha yüksek bir seviyeye çıkarmak ve bütçede tasarruf yapmak için “İnas Darülfünununun da Darülfünuna ilhakı bu komisyonda çoğunlukla kabul olunmuştu. (…) Yeni teşkilata göre bundan sonra kız öğrenciler Darülfünun derslerini aynen ve aynı muallimler tarafından takip edecek, yalnız, ayrı dershane ve saatlerde göreceklerdir."
İstanbul'un Kaybedileceği Haberleri Üzerine Darülfünun Muhtırası
"Mart ayı içerisinde sulh konferansının tali encümenlerinde İstanbul’un mukadderatı hakkında müzakereler cereyan ettiği, Anadolu ortasında bir Türk devleti baki kalmak üzere İstanbul ve boğazların milletlerarası bir hale getirileceği tasavvuru gazetelere aksedince Türk umumi efkarında ve bilhassa İstanbul Darülfünununda çok elim bir tesir hasıl etmişti. (…) İstanbul Darülfünunu bu hadise ile ilgili olarak 19 Mart’ta bir muhtıra hazırladı: “Sayısız cami, medrese milli ve tarihi abideleri ve mevcut nüfusunun büyük bir çoğunluğu ile Türk ve İslam olan, Türk ve İslam aleminin düşünen dımağı mesabesinde bulunan İstanbul şehrinin milletlerarası bir hale sokulması Türkiye’nin idam kararı gibidir ve nihayet Yakın Şarkta ebediyen sükûn bulmayacak karışıklıkların çıkmasına sebep olacaktır. Mazideki bin bir şehamet misallerini göz önüne almasak bile burayı savunmak uğrunda 400.000 Türk’ün Çanakkale’de hayatını feda etmesi, İstanbul’suz müstakil bir Türkiye’nin yaşayamayacağının en açık bir delilidir. İstanbul’u kaybeden Türklüğün hayattan nasibi evvela sükût, sonra can çekişmesi ve nihayet yok olmaktır. İstanbul Darülfünunu dünyanın istikbalini siyasi karışıklıklardan korumaya ve insanlığa uzun bir müsalemet devresi teminine çalışan, Avrupa ve Amerika medeni milletlerinin adalet hislerine dayanarak mazinin hataları tamir olunurken yeniden daha büyük haksızlıklar irtikap olunmayacağını ve Türklüğün kalbinde onulmaz yara açmaktan çekineceğini ümit eder ve bu his ve fikirlerinin alakadarlara duyurulmasını hükümetten bekler.”"
İtilaf Devletlerinin Mali İstekleri
"Nisan ortalarında hükümetin karşılaştığı diğer bir güçlük de mütareke hükümlerinin uygulanmasını teftiş etmek üzere memleketin muhtelif yerlerine gitmek olan İtilaf devleti zabitlerinin oturdukları evlerin icar bedeli ile yakacak parasının ve kayık, araba, hamal vs. gibi nakil vasıtaları ücretlerinin hükümet tarafından ödenmesini istemeleri olmuştu. 17 Nisan’da toplanan Meclis-i Vükela, (…), karşılamaya halihazır mali vaziyetin müsaadesizliği göz önüne alarak münasip şekilde bundan vaz geçirilmeleri işini Hariciye Nezaretine havale etmişti."
Ermenilerin İddiaları ve Hükümetin Faaliyeti
"Ermeni patrikliği, bu sırada acı şikayetlerde bulunmakta idi. İddiasına göre, memlekette asayiş yoktu, Ermeniler yer yer ve tek tek katloluyor, İslam ahali silahlandırılıyor, memurlar tarafından Ermenilere karşı tehditler savruluyordu. Bunu patrikhaneye gönderilen telgraf ve mektuplardan ve bazı yolcuların ifadelerinden öğrendiğini bildiren patrik, bunun bir katliam endişesi doğurduğunu ve binaenaleyh önleyici tedbirler alınmak lazım geldiğini ilave ediyordu. 10 Nisan tarihinde içtimaında Damat Ferit Paşa hükümeti bu meseleyi konuştu, muhtelif unsurlar arasında ahenkli bir geçinmeyi bozabilecek hallerin zuhuruna meydan verilmemesi hususunda evvelce hükümet tarafından yapılan tebligatı yeniden alakadarlar nezdinde tekit ve en küçük bir hadiseye imkan bırakılmamasının tembih edilmesini kararlaştırdı, öte yandan da takrirde dermeyan edilen iddiaların açıklanması, yani, yer yer Ermenilerin öldürüldükleri mahallerin nereleri, tehditte bulunan memurların kimler olduğuna dair isim ve madde tayini patrikten istendi."
108 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.