Anadolu Selçuklularının diğer bir etkileyici özelliği ise Sivas’a verdikleri değerde yatmaktadır. Sivas’ın tarihin her döneminde güvenilir şehir olmasının da bunun üzerinde etkisi vardır. Selçuklular Sivas’ a birçok ihtişamlı eser yapmışlardır ve bu eserler halen tüm ihtişamı ile tarihe meydan okurcasına ayakta durmaktadır.
Osmanlı zamanında Sivas aslında çok fazla dokunulmamış, kültürel yapısı ile çok oynanmamış bir şehirdir. Sivas, Osmanlı zamanında Selçuklu yeme içme kültürünü devam ettirmiştir. O zamanlar ufak dokunuşların haricinde çok büyük kültürel değişim yapacak etkiler yapmamasının ardında bence Sivas’ın bir nevi milli mücadeleye hazırlanması da yatmaktadır. Bana göre. 1. Dünya Savaşı sırasında ülkenin her yeri gibi Sivas da sıkıntılı günler yaşamasına rağmen, temelinde yatan emin şehir olma özelliğinden ve misafirperverliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir aslında.
Sivas misafirperverliği için sayfalarca kitap yazılabilir. Bu misafirperverliğe bir örnek de Milli Mücadele döneminde 108 gün aralıksız olarak Mustafa Kemal Paşa’nın ve Sivas Kongresi delegelerinin ağırlanması olmuştur. Mustafa Kemal Paşa, Sivas için güvenlikli dediğinde sadece Sivas’ın düşman işgalinde olmamasını kastetmemiştir. Mustafa Kemal Paşa, tarihimizi ve kültürümüz çok iyi bilen bir liderdir. Tarih bilgisi, O’nun Sivas’a güveneceğini, Sivas’a gelmeden önce İzmir işgali için yapılan protesto ve telgraflarla da bunu kanıtlıyordu aslında. Sivas’a gelişi aslında her şeyini kaybettiği bir andı. Hakkında yakalama kararının çıkartıldığı, görüldüğü yerde tutuklanması gereken bir kişiydi o artık. Ama Sivas onu öyle bir coşku ile karşıladı ki tüm umutları tekrar filizlendi. Sivas ona bir umut oldu. Kurtuluşa bir yol çizdi. Asker olmasa da Sivas ona Hoş geldin PAŞAM demişti...
