Atatürk, Fatih için, onun şahsına lâyık bir âbide - eser düşünmüş ve bilhassa Kızkulesinden her geçtiği vakit, burada böyle bir anıtı görmeyi çok arzu ettiğini ifade etmiştir.
İşte biz Türklerin müşterek duygularımızın, gurur ve iftiharımızın toplandığı tarihi eserlerimiz. Bunların değerini biliyor muyuz? Belki kısmen. Çünkü bazen maddî imkânsızlıklarımız, bazen milletçe ilgisizliğimiz, bu âbide anıtlarımızı istenmiyen durumda bırakıyor. Süleymaniye bunlardan biri değil. Çünkü bugün de cami olarak
kullanılan bu muhteşem mâbedin içine girildiği vakit, insan asırların varlığı ile dolu bir ömrün, büyük bir imparatorluğun tarihini yaşar ve Tanrı'nın birliğine inanmanın kudsiyetini tanır
Mimar Koca Sinan'ın sanatına,ilmine hayranlık duygularım her zaman kuvvetini eksiltmeden devam eder ve onun Türk medeniyetine armağan ettiği eserlerinin kadir ve kıymetini milletçe bilmenin zaruretine inanırım.
"Atlı Sekban" olan Sinan, 1526 yılında Kanuni'nin Türk ordu su ile Tuna boylarına sefere çıkmıştı. Bu ordu Mohaç meydan muharebesini parlak bir zaferle kazanmıştı. Sinan, Budin kalesinin içinde muzaffer bir ordu ferdi olarak dolaşmıştı. Böylece genç Sinan, Macaristan ovalarında at koşturuyordu.
Macaristan 1526 dan 1699 a kadar