İlk defa deneme türünde bir kitap okudum. Genelde roman veya öykü okuyordum. Denemeyle tanışmam Nazan Bekiroğlu ve Mimoza Sürgünü ile başladığı için mutluyum. Çünkü beni denemeye karşı ılımlı yaptı iyice. Bu kitapta yazarın günlük koşuşturmacası içinde fırsat bulduğu her an kalemini eline alıp görüp duyduklarının tanıklığına bizi de dahil etmesi var. Rusya'yı İran'ı Suriye'yi Kudüs'ü kısaca gördüğü her yeri bizim için de fotoğrafını çekermişçesine anlatmaya çalışmış ama bir o kadar da içinden geçenleri duygularını yedirmiş satır aralarına. Kitap 276 sayfa ve bölüm genel olarak 2-3 sayfada bir başlık değişiyor bazen önceki başlığın devamı olan yazılar oluyor bunlar bazen de tamamen bağımsız bir konuya ani bir geçiş yapılıyor. Yani yoğun bir çalışma hayatı olanların bile 5 dk ayırıp bir bölüm okuyabileceği şekilde sıralanmış. Alışageldiğim gibi bir olay örgüsü yok olayın bazen başından bazen ortasından bazende sonundan kesitler var. Vel hasıl benim gibi roman ve olay örgüsü odaklı okumalardan sıkılan veya farklılık arayanlar için ilaç gibi bir kitap olmuş. Bu nedenle hem Nazan hanıma hem de Denemelerin kurucusu kabul edilen Monteigne teşekkürlerimi sunarım.
Rabbim!Derin kederler, güceniklikler,sitemler,küskünlükler,kırgınlıklar,cürümlerim kadar büyük acılar içinde geliyorum. Baştanbaşa hatayım ben de. İyi de benim kötü de. Şeytan da benim dilimden konuşur melek de. Habil de benim Kabil de. İsyanım yoktur. Sen şahitsin, hâşâ ama küstahlığımı gafletimi,heveslerimi affet. Kapından çevirme geri. Silme kayıtlarından, beni de hesaplarına dahil et. Bana da
" Kulum" de, beni de defterine kaydet. Bana da nasip et. Gidecek yerim yok. Benim de yolumu açık et .
Orada sadece bedensel güç değil hikmet de vardı çünkü yüzler, görünür dünyadan çok onun arkasına, bugünden çok düne bakıyorlardı. Kolay değil, zorhane felsefesi.