Bugün herkesin dilinde dolaşan "İslâm'ı yaşamak", soyut bir tabirdir. Mesela kimileri bununla açıkça "Kur'ân Müslümanlığı"nı kastediyor. Kur'ân Müslümanlığı ise zimnen, "Ben, Kur'ân esas alıyorum, sünneti, hadisi tanımıyorum" mânâsına geliyor. Sünnetsiz Kur'ân'dan, ancak Hıristiyanlıkta olduğu gibi "Ağacı sev, yeşili koru" türünden bir Müslümanlık çıkar. Kısaca "dinde tutulan yol" olarak tarif edilen sünnet, Rasûl-i Ekrem Efendimiz 'aleyhi's-salâtü ve's-selâmın gösterdiği İslâm'ın nebevî, normatif kalıbı, ideal yaşayışı demektir. Buna göre İslâm'ı yaşamak, sünnete uygun yaşamaktır. Sünnet, İslâm'ı yaşamanın kalıbıdır; nasıl bir pasta kalıbı olmadan hamurdan pasta yapılamazsa, din de doğru tedeyyüne dönüşmez.