Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Moğollar Zamanında Yakın Doğu

Kemal Ramazan Haykıran

Moğollar Zamanında Yakın Doğu Sözleri ve Alıntıları

Moğollar Zamanında Yakın Doğu sözleri ve alıntılarını, Moğollar Zamanında Yakın Doğu kitap alıntılarını, Moğollar Zamanında Yakın Doğu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sadreddin Konevi'nin Konya'da bulunduğu sıralarda Moğol­lara yakınlığı ile tanınan Mevlana Celaleddin Rumi ile görüşmemeyi tercih etmekteydi. Mevlana hakkında da olumsuz görüşler serdetmekteydi. Fakat daha sonraları devrin ileri gelenleri bu iki büyük mutasavvıfın görüşmelerini sağlamışlardı. Konya'da bulunan devrin bu iki büyük alimi son dönemlerini dostça geçirmişlerdi. Fakat ne Konevi Moğol karşıtlığından ne de Mevlana Moğollarla olan dostluğundan vazgeçmişti. Sadreddin Konevi, Kirmani ve Ahi Evran ile birlikte Anadolu'da şekillenen Türkmen menşeli tasavvufi düşüncenin güçlü temsilcileri olmuşlar Anado­lu'yu Moğol tahakkümüne ve Fars bürokrasisine karşı savunmuşlardı.
Anadolu Selçuklularında pek somut örnekleri kalmasa da astronomi faaliyetlerinin çok geliş­tiği pek çok medresede astronomi dersleri okutulduğu gibi pek çok da rasathane bulunduğu bilinmektedir. Anadolu'da astronomi çalışmaları o kadar ilerlemişti ki Anadolu'ya gelip Kay­seri'ye yerleşen Ömer b. Muhammed b. Ali es-Savi Akaid-i Ehl-i Sünnet isimli eserinin girişinde "Diyar-ı Rum'a geldim. Herkesin İlm-i nücüm ile uğraştığını dini ilimlerden bir haber oldukla­rını gördüm" demiştir.
Reklam
XIll. yüzyılda Cengiz dağınık halde bulunan Moğolları bir çatı altında toplayıp da güçlü bir imparatorluk kurduğunda Moğolların ağırlıklı çoğunlu­ğu Şamandı. "Şaman" kelimesinin anlamının "Tunguz" kökeninden geldiği düşünülmektedir. Bozkır ile özdeşleşen Şaman kelimesi Türkçe'de ve Moğol­ca'da yoktur. Şaman kelimesi XIII. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa'da yaygın­laşmış bir tanımlamaydı. Kelimenin bozkır dünyasında kabul görmesi ise çok daha sonralarına denk gelmektedir. Cengiz Yasaları'nda yerin ve göğün yaratıcısı olan bir tanrının varlığına inanmanın gerekliliği birinci esastı. Cengiz de kendisini dinlere karşı tarafsız ve özgür düşünceli bir şekilde gösterirdi. İslam tarihçilerinin eserlerinde Cen­giz Han'ın Vacib'u'l-Vücud (bir varlığın gerekliliği) ile ilgili inançlarına ilişkin işaretler görülmektedir.
Uzun yıllar Türklerin egemenliği altında yaşayan Moğollar, Türk kültürünü etkileyen pek çok unsurdan en az Türkler kadar etkilenmişlerdi. Bu sebeple Türk kültüründe bulunan çoğu unsur Moğolların kültür dün­yasında da görülmektedir. Bu etkilenme alanlarının başında kuşkusuz dini inançlar gelemekteydi. Asya bozkırı pek çok kadim inancın çok rahat yayıldı­ğı ve kendini gösterdiği bir coğrafyaydı. Bozkır coğrafyasında kendini göste­ren tüm dinlerin, Moğollarla mutlaka bir ilişkisi olmuştur. Çok dinlilik ve farklı dinlerle bir arada yaşayabilme tecrübesini çok erken tarihlerde kazanan Moğollar bunu sonraki süreçte siyasi tavırlarında göstermişlerdir. Moğolların bu özelliği sadece kendilerine ait bir kimlik olmaktan ziyade Asya bozkırla­rının bir kültür özelliğiydi. Asya bozkırlarında bağdaştırıcı ve birleştirici bir bir algı varlığını her daim korumuştur. Bu algı karşılaştığı farklılıkları kendi bünyesinde bağdaştırıp yeniden yorumlamayı her dönemde başarabilmişti. Türklerin de Asya bozkırlarının çok uzaklarında farklı inanç ve kültür çev­relerinin içine girmelerine karşın bu kültürler ile zenginleşip asimilasyona uğramadan kendi milli benliklerini koruyabilmişlerdi. Aynı özellik inanç bo­yutuyla Moğollarda da görülmektedir. Moğollar, kendileri de bu süreç içinde aynı anda farklı inançlara inanmışlardır. Fakat tüm şartlara rağmen bozkırda ağırlıklı olan ve bozkır insanını kültürünü yansıtan inanç Şamanlık olmuştur. Moğolların geleneklerini siyasetlerini ve gündelik yaşamlarını ağırlıklı olarak biçimlendiren inanç Şamanlıktı.
Acı ama gerçek.
Selçuklular zamanında Farsça altın çağını yaşamıştı. Moğolların gelişi bir anlamda Türkçe'ye de gelişme koşulları sağlamıştı.
Moğollar bütün sertliklerine ve baskıcı yönetimlerine rağmen dinlere ve dini zümrelere karşı hoşgörülü bir politika izlemişlerdi. Bu Yasa'da yeri olan bir uygulamaydı. Moğollar, yönetimi altına aldıkları toplumlara, Gazan Han zamanında yaşanan reform ve kurumların yeniden İslam'a dayalı bir çerçeve­de biçimlendirildiği geçiş dönemi hariç hiçbir zaman dini açıdan bir baskı ve dayatmada bulunmamışlardır. Dini zümrelere eşit mesafedeki yaklaşımları dini algıdaki rahatlığı, hakimiyeti altına aldıkları topraklarda var olan dinlere kendilerine göre örgütlenme ve yayılma imkanı tanıdığı gibi dinler arasında da nüfuz rekabetini de beraberinde getirmiştir.
Reklam
Ne Konevi Moğol karşıtlığından ne de Mevlana Moğollarla olan dostluğundan vazgeçmişti.
Moğolların şamanlığı kehanetler, batıl inançlar ve büyü ve mistik gizemli öğretilerle doluydu. Moğollar, hükümdarlarına yağmur yağdırmak güneş açtırmak gibi doğaüstü güçlerin de verildiğine inanmaktaydılar. Tuluy'a izafen 1230 Temmuz'unda Moğol ordusunun Kuzey Çin'de düşmüş olduğu tehlikeli durumdan bu şekilde kurtulmuş olduklarına inanıyordu. Moğollarda, bağırsaklar, aşık kemikleri, demir ve tahta çubuklar, oklar ve yaylar hayvan bağırsakları ile kehanetlerde bulunmak çok yaygındır. Bunun yanında rüya yorumculuğundan da geleceği görürlerdi. Yine Moğol Şamanları yaygın olarak yıldız falı ile de ilgilenirlerdi. İlhanlı hakimiyetinde astronomi faaliyetlerinin bu kadar desteklenmesinin altında yıldız falına verilen önemin kuşkusuz büyük rolü olmuştu.
İlhanlıların mimari üslupta kendilerine has orijinal bir stil geliştirebildiklerini söylemek zordur. Onlar sadece Selçuklu üslubunu biraz daha geliştirmişlerdi. Fakat görsel sanatlarda durum hiç de böyle değildi. Görsel sanatlarında İlhanlılar gerçekten büyük bir çığır açmışlardı. Bunun en çarpıcı örneği bizzat Reşidüddin'in organize ettiği sanatkarlardan oluşan bire ekip oluşturulmuştu. Bunlar XIII. yüzyılın başında İlhanlıların yaptığı neredeyse bütün mimari eserlerin ve yazmaların üzerindeki işleme sanatını gerçekleştiren sanatkarlardı. Bu sanatkarların maişeti Reşidüddin'in vakfiyesinden karşılandığından bu savaklarlar grubu "Reşidiye Okulu" olarak anıldılar.
Şamanlık, Moğolların bir dönem mensup olduğu bir inanç olmanın çok ötesinde Moğol geleneklerini kültürünü şekillendiren temel unsurdu. Moğol­lar başka inançlara geçtikten sonrada yönetim anlayışlarında toplum yapı­larında kültürlerinde ve gündelik yaşamlarında şamanlığın derin izleri ve biçimlendirici gücü görülmeye devam etmiştir...
Reklam
Kalenderi tesiri/ Sufizm/ Mevlana ve Şems.
Bahauddin Veled gerekse Celaleddin Rumi, Selçuklu Devleti'nin önemli destekçilerinden olmuşlardı. Celaleddin Rumi, yirmi yaşına gelinceye kadar babasının himayesindeydi. Babası onun ilmi ve tasavvufı yönden yetişmesini sağlamıştı. Mevlana, yirmi yaşına gediğinde ba­basını kaybetmişti. Bunun üzerine Konya'da Celaleddin Rumi'nin
Konya'da iki farklı cereyan:
Mevlana'nın oğlu Sultan Veled bizzat kendisi Anadolu'daki Türkmen beylerini dolaşarak İlhanlılara bağlanmalarını isyan hareketlerine son vermelerini telkin ediyorken Sadreddin Konevi ve Ahi Evran ise Türkmen zümreleri Moğol hakimiyeti karşısında toparlanmaya çağırıyorlardı.
Moğollar göçebe hoyratlığı ve fetih politikaları neticesinde 1260'lı yıllara kadar büyük ve telafisi olmayan bir tahribata yol açmış olmuşlarsa da 1261'de Ayn Calut Muharebesi ile ilerleyişleri durdurulup da Memluk-İlhanlı sınırı Fırat hattı üzerinden şekillendikten sonra İlhanlılar hakimiyet kurdukları topraklar üzerinde bir rejim kurmak için çabalamaya başlamışlardı. Bir taraftan büyük çoğunluğu Müslüman olan bir coğrafyayı yönetiyor olmaları diğer taraftan da en büyük siyasi rakipleri olan Memlı1klerin de güçlü bir İslam devleti olarak karşılarına çıkmış olması bunların üzerine bir de akraba devletleri olan Altın Orda'nın Müslüman olmasıyla birlikte İslam güçlü bir unsur olarak İlhanlıların gündemine girmişti. İlhanlıların bu noktada geliştirdikleri politikalar mutlaka İslam algısı altında şekilleniyordu. Bu duruma bir de göçebe İlhanlıların yerleşik kültür karşısındaki bocalamalarını ekleyince İlhanlıların ilk zamanlarda sorunsuz bir yönetim oluşturmaları çok mümkün olmamıştı. Bunu gören İlhanlı hakimiyeti altında ki mutasavvıflar İlhanlı yönetimini desteklemenin pek çok boyutuyla bölge insanın menfaatine olduğuna kanaat getirmişlerdir. Buradaki amacın, İlhanlıların ihtiyaç duyduğu ilmi ve kültürel desteği kendilerine sunarak Yakın Doğu' da daha köklü ve sağlıklı bir siyasal yapının şekillenmesini sağlamak ve bu vasıta ile kurulacak bağlantı ile de Moğolların inanç dünyasını değiştirerek onların gücü üzerinden kendi inanç kültürlerini çok daha etkin ve güçlü bir pozisyona taşıma stratejisi oluşturdukları anlaşılmaktadır
İlhanlıların kuruluş aşamasında kurucu hükümdar Hülagu'yu etkileyen iki isim öne çıkmaktadır. Bunlardan birincisi Ata Melik Cüveyni diğeri ise Nasi­rüddin Tûsi'dir... Onun ilmi silsilesi İbn Sina'ya kadar dayanmaktadır.
Bozkır ile özdeşleşen Şaman kelimesi Türkçe'de ve Moğol­ca'da yoktur. Şaman kelimesi XIII. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa'da yaygın­laşmış bir tanımlamaydı.
179 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.