Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Molla Fenari'nın Fatiha Tefsiri

Ali Akpınar

Molla Fenari'nın Fatiha Tefsiri Gönderileri

Molla Fenari'nın Fatiha Tefsiri kitaplarını, Molla Fenari'nın Fatiha Tefsiri sözleri ve alıntılarını, Molla Fenari'nın Fatiha Tefsiri yazarlarını, Molla Fenari'nın Fatiha Tefsiri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yüce Allah, cehennemin yedi kapısının olduğunu açıklamıştır: “O cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır.” Bu kapılardan her biri, cehennemliklerden bir gruba taksim edilmiştir. Azaplarına göre bu dört grup cehennemlik, kendileri için ayrılmış kapılardan gireceklerdir. Cenne- tin dereceleri olduğu gibi cehennemin de yüz derekesi- katmanı vardır. Her bir katmanın 28 konumu vardır. Cehennemlik dört gruptan her biri için yedi yüz çeşit azap vardır... Cennetlikler de dört gruptur. Rasûller, nebîler, veli- ler ve mü’minler... Bu dört gruptan her biri, yedi yüz kat sevap ve nimetin içerisinde olacaklardır. Tıpkı onların sadakalarının bire yedi yüz kat arttığı gibi. “Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren danenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah’ın lütfu geniştir, O her şeyi bilendir.” Kur’ân’ın şu sadra şifa veren açık- lamalarına bir bak. Cennet ve cehennem arasındaki âdil dengeyi bir düşün. Evet, Yüce Allah, dilediğine azap eder, dilediğine merhamet eder. Ama cehennem- likler, ancak işlediklerinin karşılığı azaba uğrarlar; cennetlikler de amellerinin karşılığını alırlar, ama onlar bir de ilahî lütuf olarak özel cennetlerde ağırlanırlar. Cennetlikler için üç cennet vardır.
Allah ve Kul Ahdi ile İlgili Nükteler
1. Bu sûredeki bir incelikte şudur: Bir âyetinde Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Size verdiğim nimeti ha- tırlayın ve ahdimi yerine getirin ki Ben de sözümü yeri- ne getireyim.”321 Kulun Allah’a verdiği ahdi yerine getirmesi, O’nun Rububiyetini ve O’na kulluğu ta- nımasıyla mümkün olacaktır. O’nun rububiyetini tanımak ise, O’nun ‘din gününün sahibi’ olduğunu bilmekle gerçekleşir. Kul O’nun rububiyetini bilin- ce, ardından kulluğunu bilmesi gelecektir. Kullu- ğun başı ise yalnızca O’na ibadet, nihayeti ise O’na isyandan ancak O’nun korumasıyla uzak durula- cağını, O’nun yardımı olmadan O’na layığı ile tâat yapılamayacağını bilmesidir. Kul “Yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz.” diyerek O’nun yardımına müstahak olduğunda rububiyet ve ubudiyet ahdi yerine gelmiş olur. Artık bundan 320 15Hıcr40. 321 2Bakara40. 180 | Aynü’l-A’yân: Fâtiha Tefsiri | Fenârî sonra kul, “İhdinâ/bize hidayet et” duasını yapabilir. Gerçekten bu son derece anlamlı bir sıralamadır. 2. Sûredeki iltifât sanatındaki inceliği ise şöyle açıkla- yabiliriz: Sûrenin ilk bölümünde kul, layığı ile Yü- ce Allah’a hamd ü senada bulununca, sanki ona şöyle seslenildi: “Sen Benim cemâl ve celâl sıfatlarımı itiraf ettin, sen ne güzel kulsun! Artık Ben, aramızdaki perdeleri kaldırdım ve seni huzuruma aldım, artık doğ- rudan dile Benden ne dileyeceksen!” İşte bunun üzeri- ne biz de doğrudan Rabbimize seslenip, “Yalnızca Sana ibadet ederiz, yalnızca Senden yardım dileriz, Bize hidayet et dedik.”
Reklam
“Yüce Allah buyurdu ki: ‘Ben namazı kendimle kulum arasında ikiye ayırdım. Bunun yarısı benim, yarısı kulumundur, kulum için dilediği vardır. Kul, ‘Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemîn.’ dedi- ğinde Yüce Allah şöyle buyurur: ‘Kulum bana hamd etti.’ Kul, ‘Errahmanirrahîm.’ dediğinde Yüce Allah, ‘Kulum beni övdü, medhetti.’ buyurur. Kul, ‘Mâliki yevmiddîn.’ dediğinde Yüce Al- lah ‘Kulum beni yüceltti.’ der. Kul, ‘İyyâkena’büdü ve iyyake nes- teîn.’ dediğinde Yüce Mevlâ ‘Bu cümle benimle kulum arasında- dır, kulum için de dilediği vardır.’ buyurur. Kul, ‘İhdinessırata’l- müstakîm’i sonuna kadar okuduğunda Yüce Mevlâ buyurur ki: ‘Bunlar kulum içindir, kulum için istedikleri vardır.”
Rabbi’l-âlemîn lafzı, Allah kelimesinin sıfatıdır. Meli- ki/Mâliki yevmiddîn ifadesi de öyledir. Bunun manası, ‘Hesap gününde tüm işlerin yöneticisi O’dur’ yahut ‘o gün hükümranlık bütünüyle ve sürekli O’nundur.’ demektir. Aslında Yüce Allah, bütün günlerin sahibi- dir. Ancak kıyamet gününün azameti ve muhteşemliği sebebiyle o günün sahipliği özellikle zikredilmiştir. Lafza-i celâlden sonra Rabbi’l-âlemîn ifadesi gelmiştir, çünkü rubûbiyyet, O’nun en kapsamlı sıfatıdır. O’nun Rab ismi, bütün varlıklara izafe edilir. O, bütün varlık- ların Rabbi, sahibi, terbiye edicisi, ıslah edicisidir. Âlemlerin Rabbi olan Allah, mü’minlerin kalplerini marifetle, dillerini şehadetle, canlarını yolunda hizmet- le ıslah etmiş, terbiye etmiştir. Yine O, onların kusurla- rıyla birlikte yaptıkları ibadetleri de ıslah etmiş, bunca günahlarını affı ile silmiştir. Nitekim O şöyle buyur- muştur: “Ey inananlar! Allah’tan sakının, dürüst söz söy- leyin de Allah işlerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı size ba- ğışlasın.”145 Yine O, nimetleriyle dış dünyayı, rahmeti ile iç dünyaları ıslah eder. Bu yüzden tek başına Rab ismi, yalnızca Yüce Allah için kullanılır, çünkü kâmil manada Rab ancak O’dur, rububiyet de yalnızca O’nundur.
Allah lafzı, İsm-i A’zamdır, O’nun en büyük, en şerefli ismidir. Çünkü bu isim, O’nun bütün isim ve sıfatlarındaki manayı kapsar. Bu nedenle Allah lafzı, lafız olarak değişmez, ondan ikil-çoğul kalıp gelmez. Nitekim Peygamberimiz(sav) şöyle buyurmuştur: “Al- lah’a en sevimli gelen isim Abdullah ismidir... En faziletli zikir, Lâ ilahe illallah’tır. En faziletli dua da Elhamdülil- lah’tır.” Duanın makbul olması için icabet şartlarının onda bulunması gerekir. Öncelikle helal lokma ile dua edil- meli, çünkü Peygamberimiz, “Yediği içtiği haram olan bir kimsenin duası nasıl kabul olacak.” buyurmuştur. Sonra ihlâsla ve kalp huzuruyla dua edilmeli. O’nun huzu- runda olduğunun, O’ndan istediğinin bilincinde, dün- yevî hatta uhrevî şeylerden kalbi uzak tutarak her şeyi ile O’na yönelerek dua edilmeli. Dua eden, zikre tabi olmalı, zikri kendi zevkine tabi kılmalı.
İbn Mesûd şöyle der: “Yüce Allah’ın cehennemdeki on dokuz zebaniden kendisini kurtarmasını isteyen on dokuz harfli Besmeleyi okusun.” Tabi ki bu gibi zikirlerle vaat edilen müjdelere nail olmak, yalnızca dilin ucuyla bunları söyleyivermekle olmaz. Çünkü kâmil anlamda gerçek zikir, samimiyet ve bilinçle yapılandır. Nitekim meşhur bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah’ın 99 ismi vardır, kim onları sayarsa cennete girer.” Hadiste geçen ve saymak anlamına gelen ihsâ kelimesi, “Kim o isimleri inanarak, gerçek manalarını bilerek tek tek söyler, o isimlerdeki ilahî ahlakla ahlaklanmaya gayret ederse.” demektir.
Reklam
Fenârî | Aynü’l-A’yân: Fâtiha Tefsiri |
İbn Abbas şunları söylemiştir: “Besmele, Kur’ân’ın anahtarıdır. Besmele, Levh-i Mahfûz’da Kalem’in yazdığı ilk cümledir. Yüce Allah’ın, Âdem’e indirdiği ilk kelamdır.”
“ Fayda vermeyen ilimden, ürpermeyen yürekten, doymayan ne- fisten Sana sığınırım. ”
“ Allah’ım! Belanın sıkıntısından, azgınlığın bulaşmasından, kötü sonlardan, düşmanları sevindirmekten Sana sığınırım. ”
“Kızgınlığından rızana, cezalandırmandan afiyete çıkarmana sığınırım. Ben, Senden yine Sana sığınırım. Ben Senin sıfatlarını tek tek sayıp layığı ile övemem. Sen kendini nasıl övüp yüceltiyorsan öylesin!”
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.